Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
doic
doic

Balonumu Verin!

Yorum

Balonumu Verin!

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

750

Okunma

Balonumu Verin!


Gerçekleşmesi zor, ama imkânsız olmayan şeyler... Öncelikle şu kabul edilmeli ki, bunlardan hepimizin hayatında en az birkaç tane olmak üzere mevcut.
Öncelikle, bunların ne ya da neler olduğundan bahsedeyim. Aşk mı? Belki... Çok para? Olabilir... Mutluluk? Kısmen... Bu liste sayfalarca uzatılabilir, ama şimdilik kısa kesiyorum.
Aşkı ilk olarak söyledim ama bunu işleyeceğim konular arasında en sona bırakıyorum. Öncelikle çok para ve mutluluk konularına bakalım...
Çok para ister herkes. İstemeyen var mıdır acaba? Bence yoktur... Genelde çok parası olanlara, az parası olanlar ya da fakir olanlar çeşitli ithamlarda bulunurlar. Mesela Bunlarda din iman kalmamış, varsa yoksa para. gibi. Ne ki şimdi bu? Dinin parayla ya da paranın dinle ne gibi bir alakası olabilir? Şahsen ben, herhangi bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Bu fakir ya da az parası olan kesimin, kendilerince uydurdukları bir palavra, bir savunma mekanizmasıdır. Benim de çok param yok, hatta fakir bile sayılabilirim. Ama din ve iman sahibi de değilim. E bu durumda benim çok paraya sahip olmam gerektiği düşünülemez mi? Ama öyle değil. Tüm bu ithamlar saçmalıktan başka bir şey anlam ifade etmiyor.
Derler ki, Parayla imanın kimde olduğu bilinmez. . O halde herkes duysun, açıklıyorum: Bende para da yok iman da!
Mutluluğa gelelim. Şimdi üçe ayıracağım bu konuyu. Mutluluğa sahip olanlar, mutluluğa sahip olamayanlar ve mutluluğu göremeyenler...
Mutluluğa sahip olanlar... Kim bunlar? Mükemmel bir aileye sahip olanlar, üniversite sınavında istediği bölümü kazanmış -ya da üç saatte hayatına yön vermiş!- olanlar, sevdiğine kavuşanlar, askerliğini bitirenler, kumarda kazananlar... Bu liste de uzar gider. En iyisi bunu da kısa tutalım.
Peki, nasıl sahip oluyorlar mutluluğa? Her şeyi bir kenara bırakıp, sadece ve sadece ideallerinin, hayallerinin peşinden koşarak mı? Neden olmasın... Peki ya mutluluk ayaklarına gidiyor olabilir mi? E bu da bir ihtimal... Ya da şöyle bir şey olabilir mi? Secret! Hani şu çok revaçta olan ne istersen o olur, yeter ki odaklan ve çok iste! kuramı. Bana kalırsa bu en kuvvetli ihtimal. Bunu saçmalık olarak gören pek çok insan var. Fakat bu yazının hitap ettiği kesimin o insanlarla bir alakası yok!
Neyse, geçelim...
Mutluluğa sahip olamayanlar... Bu gruba dahil olmaktan mutluluk duyuyorum!
Peki neden mutlu olamıyor bu insanlar? Akıllarından zoru mu var? Şahsen benim var! Bunu geçtik...
Kaçıyorlar mı mutluluktan? İyi ama bunu neden yapsınlar ki? Şundan olabilir mi?: Zamanında yaşadıkları her mutluluk yarım kalmıştır. Çok mutluyken, birden balonu elinden alınmış bir çocuk haline itilmişlerdir. Olamaz mı? Kuvvetle muhtemel ki bu durumun tek sebebi budur.
Bu konuyu aşkla da bağdaştırmak isterdim, ama anlayan anladı zaten! Neyse...
Evet, mutluluk başlığı altındaki son konu olan mutluluğu göremeyenlere bakalım... Kim ulan bunlar? Biri göstersin şunlara mutluluğu. Şaka bir yana da, hakikaten, bu insanlar nasıl oluyor da göremiyorlar mutluluğu? Aslında bu konunun, hani şu az önce bahsettiğimiz mutluluktan kaçanlarla inceden bir bağı var. Görmüyorlar, çünkü daha önce hiç mutluluk yaşamamışlar. Nasıl bir duygu olduğunu, hissiyatını bilmiyorlar. Görmezden geliyorlar, çünkü balonları ellerinden alınmış! Biri bana balonumu verebilir mi? Neyse...
Eee, geldik malum konuya. Aşk... Yani tek derdimiz. Hadi gelin bu konuyu da üçe ayıralım. Âşık olanlar, âşık olmayanlar ya da olamayanlar -ne mutlu onlara-, ve âşık olmak istemeyenler ya da aşktan kaçanlar. Ama sizin daha erotik! Sınıflandırmalarınız varsa evime yollayın, bilahare bakarım... Şaka!
İlk olarak âşık olanlara bakalım. Yazık onlara! Nasıl da kıvranıyorlardır şimdi. Neyse... Nasıl olur aşk? Ya da nasıl âşık olunur? Çok mu basit ya da çok mu zor? Aslında hem çok basit hem de çok zor. Basit, çünkü dışarıda âşık olmaya meyilli çok insan var. Zor, çünkü aşk denen bir şey kalmadı. Diyeceksiniz ki, hem âşık olmaya meyilli çok insan var diyorsun, hem de aşk denen bir şey kalmadı diyorsun. E kendimle mi çeliştim şimdi ben? Hayır... O meyilli insanların yaşadıkları şey aşk değil. Dışarıdan aşk gibi görünüyor ama değil. Ne o zaman? Cevaplıyorum: Onların ki gösteriş, bir şeyler yaşama isteği. Bir süre sonra aşka dönüştüğünü düşünüyorlar. Aslında dönüştüğü şey alışkanlıktan başka bir şey değil. Yemek yemek ya da su içmek gibi bir alışkanlıktan hiçbir farkı yok... Acıktım!
Geçelim...
Âşık olmayanlar ya da olamayanlar... Aslında onlar en iyi yerdeler. Aşk yok, sıkıntı yok. Neyse... Yine bir soru: Neden âşık olamıyorlar? Mutluluk konusunda da bahsettiğimiz gibi, korkuyor ya da kaçıyor olabilirler. Kaçma konusunu birazdan işleyeceğim için geçiyorum...
İhtimallerden biri korkuyor olmak. Peki, neden korkuyorlar? Başlayalım sıralamaya: Etraflarındaki âşık olmuş kişilerin vahametini gördükleri için, aile içindeki birinin aşık olduğu dönemde o sahnelere -acıklı sahneler- yakından tanık oldukları için, ebeveynlerinin arasındaki aşkın bir süre sonra bittiğini gördükleri için ya da gazetede aşkı için intihar etmiş kişilerin haberlerini -bu konuda ciddiyim!- okudukları için... Bunların hepsi ihtimaller arasında ve gerçekleşmesi muhtemel durumlar.
Aslında bir sebebi daha var âşık olamamanın: Odun olmak... Marangoz ne tarafta?
Geçtik...
Son olarak aşktan kaçanlar... Yakalayın şunu! Ya da bırakın kurtarsın kendini! Neyse... Neden kaçıyorlar? Çünkü daha önce aşkı yaşadılar, neticesini biliyorlar. Zamanında acı çektiler ve bir daha tekrarlansın istemiyorlar. Kim ister ki bile bile acı çekmeyi? Sadist miyiz biz?
Evet, bütün konulara baktık...
Şimdi...
Bu yazıyı okuyanlar kendilerince bir çözümleme yapmış olabilirler. Tahmin edebiliyorum o çözümlemeyi: Para varsa aşk da var, aşk varsa mutluluk zaten var...
Boş versenize. Gelin ben size güzel bir çözümleme yapayım: Para varsa aşk da var -görünürde-, aşk varsa mutluluk yok -katiyen-.
E elimde bir tek para kaldı yine... Neyse, alın o da sizin olsun. Belki ona âşık olursunuz!

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Balonumu verin! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Balonumu verin! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Balonumu Verin! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
15.4.2010 11:04:50
Beğeni:
0
Okunma:
750
Yorum:
0
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL