18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2927
Okunma

-Annee! Ben saçlı bebek istiyorummm!
Saçlı bebek lafını duyan Zeynep’in, bir an bedeni titrer gibi olmuş, ‘şimdi nerden çıktı bu saçlı bebek’ dercesine kızı İlkay’ın yüzüne bakmıştı. İlkay ise, hâlâ bağırıyordu:
-Nevin’in babası, Almanya’dan saçlı bebek getirmiş, ben de istiyorummmm! Ben de istiyorummmm!
Zeynep kızının kara gözlerine bakarak:
-Ben şimdi nereden bulayım, sana saçlı bebeği yavrucuğum?
Küçük kızın kara gözleri sinirden, çakmak çakmak yanarken, ayaklarını yere sert sert vuruyor, sarı saçlarının bukleleri alnında dalga dalga sallanıyordu.
-Ben bebek istiyorummmmm! Nevin bana bebeğini elletmiyorrrr!
Genç kadın, bebeğini elletmiyor lafını duyunca, çıldırmış gibi bağırmaya başlamıştı:
-Kimsenin bebeğini sevmeyeceksinnn! Kimse de sevi sevmeyecekkk! Anladınmııııı!!!
İlkay’ın kara gözlerinden yaşlar yağmur gibi akıyor, durmadan debelenip bebek istemekte ısrar ediyordu. Annesini duymuyordu bile. Genç kadın, bir an kendini toplayıp, kızını kucağına alarak:
—Ağlama yavrum. Ben şimdi sana bebek dikeceğim. Ağlama artık. Hadi bebeğimizi dikelim beraber.
Kızı kucağında, tek odalı evine girip, dolaptan yamalık bohçasıyla, dikiş kutusunu alarak balkona çıkmıştı. Çizgili kilimin üzerine, kucağındaki kızını bırakıp, kendisi de bağdaş kurup oturmuştu. Küçük kız da, tıpkı annesi gibi bağdaş kurmuş, yumuk ellerini çenesinin altında kavuşturarak, heyecanla dikilecek bebeğini beklemeye başlamıştı.
Genç kadın, en güzel kumaş artığını seçerek, kumaşı küçük bir bebek tulumu gibi kesip dikmişti. İçini pamukla doldurunca, renkli ipliklerden, kaş, göz, ağız, burun işlemiş, sarı iplikten, tıpkı kızının saçları gibi saç yapmıştı. Bebek bitmiş, çok güzel olmuştu. Arkadan fiyonklu minik bir de elbise dikerek bebeği tamamlayan Zeynep, sevgiyle kızına uzatmıştı. Bebeği eline alan İlkay, evire çevire inceledikten sonra, hışımla yere çarparak:
-Bunun saçları ipppp! Ben saçlı bebek istiyorummm!
Kadın çaresiz, bebeği yerden alarak diktiği saçları sökmeye başlamış, aynı zamanda da, kendi çocukluğu gözünün önüne gelmişti. Zeynep’in, kendisinden başka üç kardeşi daha vardı. Köyden geldikleri için, hayvan bakma alışkanlıkları vardı. Hem yan gelir olur, hem oyalanırım diyerek Annesi iki inek aldırmıştı. Komşularının inek aldığını duyan bütün mahalle, gelip süt alıyor, gelemeyenler de, evlerine süt yollamaları için haber salıyorlardı. Süt almak için haber yollayanlara, Zeynep ve diğer kardeşleri evlerine kadar gidip, sütü bırakıyorlardı. Zeynep komşularının kızı Tülin ile aynı sınıftaydı, birinci sınıfa gidiyordu.
Sütü hep Tülin’lere götürmek istiyordu. Çünkü Tülin’in saçlı bebeği vardı ve beraber oynuyorlardı. Bir akşam süt götürdüğünde, Tülin ve annesi evde yoktu. Babası yalnızdı. Saçlı bebeği karyolanın üzerine görülecek şekilde oturtmuştu. Zeynep bebeği görünce sevip sevemeyeceğini sorduğunda adam:
-Gir kızım, gir sev. Tülin ile annesi evde yok. Sen bebeği istediğin kadar sevebilirsin.
Zeynep sevinçten deliye dönmüş, içinden ‘oh ne güzel, Tülin de yok, bebek baba kaldı.’ İçeriye koşup bebeği kucağına almıştı. Tam dışarı çıkarken, adam içeri girmiş, küçük kızı yatağa atmıştı. Ürkütmemek için ağır ağır yanaklarından öpmeye başlamıştı. Zeynep çıldırmış gibi bağırıyordu:
-Bırak beniiii! Sen kendi kızını sevvv!
-Bağırma kızım; sen bebeği sev, ben de seni seveyim. Ne bağırıyorsun? Şimdi kızım yok ki, olsa O’nu severim. Azıcık seni sevsem olmaz mı?
Koca adam küçük kızın narin yüzüne sakallı yüzünü değirdikçe kız bağırıp debeleniyor, orasını burasını elledikçe çıldırıyordu. Can havliyle adamın elinden kurtulup sokak kapısına koştuğunda, süt tasını orada unuttuğunun farkına varmıştı; ama geri dönmeyi göze alamamıştı. Bir daha da onlara süt götürmemek için annesiyle inatlaşmaya başlamıştı. Annesinin ‘neden götürmüyorsun’ sorusuna, ‘ben Tülin ile küsüm’ diyordu. O adamı ve saçlı bebeği hayatı boyunca hiç unutmamıştı. Bu yüzden, bütün erkeklerden nefret eder olmuş, kimseyi sevememiş, kimseye güvenememişti. O kadar kötüydü ki, bu durumu, kocasıyla bile birlikte olacağı zaman, hep o sahne gözünün önüne geliyor, gözlerini sımsıkı yumuyordu. İşte şimdi kızı da aynı kendisi gibi saçlı bebek sevmek istiyordu.
Buna asla izin veremeyeceğini düşünüp, eline makası alarak, beline kadar inen örük saçlarını hiç düşünmeden kesivermişti. Bez bebeğe dikerek, kızının eline vermişti. Kızı ise, sarı örüklü bebeğini saçlarından tuttuğu gibi sokağa fırlamıştı. Diğer çocuklara göstermek için acele ediyordu. Küçük kızın elinde sallanan saçları gören komşular, hemen Zeynep’in yanına gelerek:
-Kız sen dellendin mi? Küçücük çocuğu susturacağım diye, bilek gibi saçlarını kestin haa!
Zeynep meraklı kadınlara laf anlatmak istemiyordu.Yaptığı O’na göre hiç de saçma bir şey değildi. Yeter ki kızı mutlu olsun, kimse kızını kendisini seven gür bıyıklı adam gibi sevmeye kalkmamalıydı. Tek düşündüğü, yavrusu idi. Başını gururla kaldırıp, komşu kadının gözlerine bakarak:
-Altı üstü iki örük saç; kökü ben de değil mi, yine uzar!