10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1926
Okunma

Sesli ve görsel basında sürekli izlediğimiz eşe dayak, çocuklara şiddet olayları, aklıma yıllar evvel samimi bir arkadaşımın anlattığı, gerçek bir öyküyü getirdi, sizleri biraz gülümsetip, biraz da düşündürmek için yazıyorum. Bu anlatacağım öykü arkadaşımın bizzat yaşadıkları, onun ağzından anlatıyorum:
Yıllar önce, eşim tapu kadastroda ölçüm işlerinde görevli, araziye çıkıp, sürekli açık alanda çalışıyor. Mecburi hizmet için, Anadolu’muzun bir şehrine taşındık. Apartman komşularımızla tanıştık. Küçük şehirlerde komşuluk daha sıkı fıkı, hele de seksenli yıllarda.
Üst katımızda iki çocuklu mazbut bir aile var. Taşınmamızın üzerinden kısa bir zaman geçti, bir gece oldukça geç bir saatte, yukardan bağrışmalar, çocuk çığlıklarına karışan karısının yalvarmaları, uzun bir süre adamın küfürleri geliyor, neden sonra sesler kesildi.Biz şaşkın bir vaziyette o geceyi sabaha erdirdik.Benim de çocuklarım küçük,eşimi işe uğurlayıp,çocukların en büyüğünü okula bırakmak için,bir hacı annemiz var, onu ufakların yanına çağırınca, üst komşudaki kıyametin sebebini öğrendim.
-Aslında içmese bu Hayri iyi adamdır, çalışır kazanır getirir, ama içmeye görsün. Ne nasihatler ettik,yapma oğlum, içme şu zıkkımı, içince ne hanım ne çocuk gözüne gözükmüyor.Gel vazgeç, tamam hacı annem , yapmayacağım, karısına yalvarır, bırakıp gitme, ben iyice berduş olurum, diye.Kızcağız, mazlum büker boynunu, yavrularına kıyamaz.Bir kaç gün içmez, sessiz sedasız yaşarlar, tam adam oldu derken, yine ayni rezillik.Buna bir çare bulmamız lazım.Siz taşınmadan yaptıkları bardağı taşırdı.
-Hacı annem daha ne yaptı ki, zaten kadının yüzünü gözünü morartıyor, çocuklar desen daha küçük, çektikleri korku yeter!
-Apartmanımızın arka bahçesinde çok eskilerden kalan bir su kuyusu var. Bu yine içkili, karısını dövmeye kalkınca, büyük oğlu annesini korumak için atılınca, o da daha on yaşlarında bir çocuk, ayağından ipi bağla, sen bana nasıl karışırsın diye, baş aşağı kuyuya salla. Zavallı kadın feryat figan haber verdi de, çocuğu elinden zor aldık.
-Aaa daha neler! Bu adama öyle bir ders verelim ki, bir daha değil içki içip, onu bunu dövüp zulüm etmek, içki şişelerinin yanından bile geçmesin.
Bizim çok yakından tanıdığımız bir komutanımız var, kendisi çok dürüst merhametli, bu ailenin çektikleri anlatırsak bize yardımcı olur.
Eşimin uygun olduğu bir izin gününde, ahpabımız olan komutana ziyarete gittik. Hal hatırdan sonra, bu ailenin yaşadığı sıkıntıları, kendisinden, tanıdığı iri kıyım iki kişi vasıtasıyla bu alkol cesuru adama güzel bir ders verdirebilirse, karısı ve çocuklarının ömür boyu duacı olacağını anlattık . Adamın, adını sanını, çalıştığı yeri tarif ettik.
Birkaç gün sonra, eşi bana geldi:
-Necla ablacığım, Rabbim sonunda bana acıdı, iş çıkışı, benim Hayri’nin önünü iki kişi kesmiş, bunu tenha bir yere götürüp, bir temiz benzetmişler. Sen bir daha içip karını dövecek misin, çocuğunu kuyuya sallandıracak mısın, sen adam gibi ailene bakmazsan, bir daha buradan ölün çıkar diye, gözünü iyice korkutmuşlar.
Biz hacı anneyle hiç renk vermedik. Ama bizim komşu Hayri’nin, evde birkaç gün yatıp düzeldikten sonra, hiçbir vukuatı olmadı.
Arkadaşımın anlattığına göre, onlar üç dört yıl kadar, işleri gereği ayni yerde kalmışlar, huysuz kocanın içip huzursuzluk çıkarma gibi bir olayı olmamış.
Aslında dayağa her zaman karşıyım, ama bunun gibi durumlarda:
-Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Özlü sözünün gereği, ailenin selameti için, ben de o yıllarda:
-Ellerine sağlık komutanım demiştim.