ve uçsuz bucaksız maviliklerde yüzdük.Denizler gibi coştuk,yağmurlar gibi yıkadık
hüzünleri.Aşktı kapımızı çalan.sevdik derinden.ve evlendik yeni bir hayatın umutlarına yelken açarak.Ne değişti peki.aşkın hangi haliydi bizi terk eden.Gerçekmiydi duyduğumuz
huzur.ve sonraları mıydı hep beklediğimiz ve bir türlü bulamadığımız.
Aşk bir hastalıktır aslında,öleceğimizi sandığımız ve hiçbir zaman tatamadığımız ölümü.Tutkudan fazlası değildir hiçbir zaman.ve gelip geçici olanda tutkudan fazlası değildir.aşk yerini sukunete bırakır ziyedesiyle mutlu bir şekilde.sukunetse saygıyı getirir.
o saygı baştan bırakıp gitmişse evliliği.o vakit şiddetten başkası değildir merhaba diyen.erkeğin eşine karşı hücuma kalkışması,kadınınsa çaresiz sire alması bedenini...
hele çocuksa arada hüsrana boğulan.o zaman derinlere boğulmuş bir gemidir ortalıkdan
kaybolan.neden aşk gelip geçicidir?tamam gerçek aşk kapımı dediğin vakit yok olup giden nedir?cevabı çok basit aslında,aşk sandığın tutkudan ibarettir.kimi zaman ateşli,kimi zaman derinden ve coşkulu, gelip geçende tutkunun söndükten sonra verdiği sakinliktir.
aşk dokunamamaktır. hüznün doruklarında dolaşmaktır deli divane.ve aşk aslında söyleyememektir duygularını.zamanlı zamansız ağlamak,zamanlı zamansız gülmek.sonrasını düşünmeden uçup gitmek kederin kollarına.ve aşk eğer bıkmaksa sevdiğin kadından/erkekten aş denilebilir mi?duygularınıza.
bir kadını aldatmak/veya erkeği.aşkın adını karıştırılmaması gereken kuytudan ibaret değildir.ve siz ne zaman aşık oldunuz?evet dediğiniz kadın/erkek ne vakit çıktı karşınıza?
çıkmadıysa çıkması için uğraşmak heyecan aramaktan fazlası değildir.siz aşkı bulmazsınız,aşk sizi bulur.ve bulduğundaysa elinizi ve dilinizi kaldırmaya kıyamayacağınız bir hayat arkadaşını getiri huzurunuza...