5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
943
Okunma
Dün Muş’tan Bingöl’e gelirken yolda bir kıpırtı gördüm. Hah, dedim bir kaplumbağa yolu geçmeye çalışıyor.
Ama kıpırtıya yaklaştıkça, o kıpırtının yolu geçemediğini, sadece kıpırdayabildiğini gördüm.
iyice yaklaşınca...
Kahretsin!...
Bunu da çarpmışlar... Bunu da çiğnemişler.
Ama hayvancağızı tamamen öldürmemişler; arka kısmından geçmişler ve arka tarafı olduğu gibi ezilmişti hayvancağızın.
Arabayı sağa çektim.
Hayvan, sağlam olan ön ayaklarıyla kurtulmaya çalışıyordu. Ancak arka ayaklar destek vermeyip bir kısmı da yere yapışmış olunca, hayvanın tüm çabası boşa gitmekteydi.
Bu hâl ise insanın yüreğini daha da burkuyordu Tamamen ezilmiş olsa hadi neyse derdin. Ama ya şimdi... Sanki birilerinden yardım istiyor, düştüğü bataklıktan kurtulmaya çalışıyordu.
Elimi uzatım o bataklığa. Sadece çektim çıkardım; o kadar. Ve yolun kenarında otların arasına ölüme terk ettim onu.
Yüreğimi bıraktım...
Ve kahrettim insanlara! İnsan olmaya kahrettim! Mensubu olduğum bu familyaya kahrettim. Doğanın bu en vahşi familyasına kahrettim!
Ve utandım...