3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
808
Okunma

Sesini duymak ne güzel şey, sanki bahar çiçekleri güzel sözler fısıldıyorlar kulaklarıma, sanki şarkı söylüyorlar hep bir ağızdan... Hatta çöldeki kaktüsler bile çiçek açmış. Seninle konuşurken devleştim ve sadece ben vardım. Uzun zamandır gamdan başka bir şey yazmayan bu kalem bile ayrı bir şevkle yazıyor bu satırları... Unuttuğum değerimin farkındayım ve ben bir inciydim yosun tutmuş, lakin sen sildin pasımı... Gülmeyi bile unutmuşken kahkaha attım ben bir dağdan başka bir dağa. Yankılandı sesim ve benim gülmemle bütün dünya güldü sanki... Nasıl gamlıysa nasıl nemliysem o zaman küflü dünyamda, şimdi aksine bahar kokuyordu dünyam ve melekler ayak bastı yere, nur yağdı; sana, bana...
Eğer sensen beni böyle havalara uçurup, dünyamı aydınlatan, o zaman; o zor seçimde, ikilemde, 2 ayrı kalp bir denklemde ; doğru olan sendin... Seni seçmeliydim hiç bir çıkar beklemeden ve eşim olmalıydın benim... Karşılıksız sevsende, karşılık vermeliydim sana, üremeli, çoğalmalıydı bu sevda. Beni sevdiğin, habibin kabul etmişken, Hayat demeliydim ben sana. Hayatım sen olmalıydın, seni seçmeliydi bu kalp. Verdiği sözler olsada, karşılıksız olan herşey karşılıklıydı... Sevmiyorsa, değer vermiyorsa, vazgeçmeliydi kalpte. Ortaklıktan, hissesinden kurtulmaya, bu fazlalığı yürekten atmaya can atan bir ’can’da vardı zaten. Ve bu kalp açık senetle bağlanmalıydı bu adama...
Ben güldüm ve sen konuşmaya başladın. Çıkarsız, amaçsız,tarafsız, sadece ’sen’ diyorken sen, ben ’sen’i seçmekten kaçmam, gocunmam ve korkmam. Sonucunu bilmeden bir yolculuğa çıkıyorken sen, ben hayat kırıntılarımı toplamam... Bu yolda bu kalp sana askı değil kanat olur ancak bu saatten, bu telefondan sonra...