6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
992
Okunma

Hayır , hayır ; yanlış anlamayın ! Bu ciddî bir teklif değil ! Sadece birlikte bir beyin jimnastiği yapmak istedim.
Neden kurulur partiler , nasıl kurulur ?
Bir fikri yaymak için. Bir ideali gerçekleştirmek için. Sesini duyurmak için. Kariyer edinmek için. Akla gelen projeleri halkın yararına sunmak için. İyiye gitmediğine inanılan memleketin durumuna el atabilmek için. Fikirlerimize ters düşen iktidarı değiştirebilmek için. İnancımıza ters düşen yönetimi değiştirmek için.....vb. Sanırım daha pek çok neden sayabiliriz.
İyi bir hatip olalım. Çevremizde sözümüz dinlenir olsun. Etrafımızda bir grup, ardından da bir kitle oluşturalım. Çoğumuzun fikirlerinin benzer olması ilk şart galiba.
Bu işler beş parasız olmayacağına göre, en azından kuruluş masraflarını, büroları açacak kadar paramız olmalı .Diyelim ki işin yasal tarafını hallettik. Aramızda anlaşıp partimizin adını da koyduk.
Memleket yararına güzel de projelerimiz olsun. Seçim kazanmasak bile kamuoyuna bu projelerimizi açıklama, duyurma fırsatı bulabilirsek eğer ; amacımız da gerçekten memlekete hizmet etmekse, bu amacımıza bir nebze olsun ulaşmış oluruz. Çünkü birileri mutlaka bu projeleri hayata geçirmeyi deneyebilir.
Amacımız, ülkede yapılan hataları, ülkeye verilen zararları kamuoyuna açıklamaksa eğer, bu da bizi tatmin ediyorsa, bir nebze olsun amacımıza ulaşma imkânı bulabiliriz. Tabii mevcut iktidar kendinden olmayan, muhalif olan tüm basın ve yayın kuruluşlarını denetimi altına almamışsa !
Peki sesimizi daha fazla duyuırmak, seçimlerde yüksek oy almak, iktidara alternatif olmaya oynarsak ; o durumda ne yapmamaız lâzım ?
Halk kitlesinin değerlerine bir göz atmamız gerekiyor galiba ! Bu ülkede yaşayan halkın çoğu Türk asıllı olduğuna göre ; diğer gruplara hitap eden bir partinin iktidara gelme şansı yok denecek kadar az bir kere. Öyleyse ilk yapmamız gereken Türklüğü ön plâna çıkarmak. Diğerleri için de birlik, beraberlik, kardeşlik mesajları vermek.
Sonra ; bu ülkenin çok büyük bir kısmı ( yüzde doksanın üzerinde ) müslüman. Öyleyse, en azından müslüman karşıtı olmamak da şart.
Bir de mezhep olayı var. Sünnîler ve Alevîler. Çoğunluk Sünnî. O zaman sünnîlerin karşıtı bir parti kurar ya da onların aleyhinde propaganda yaparsanız, seçim kazanma şansınız yok denecek kadar azdır.
Aydın kesim var, pek de aydın sayılmayan bir kesim daha var. Bu ülkede aydın olmayan, hatta kolay kandırılabilen, kolay yönlendirilebilen kesim, aslında çoğunluğu oluşturuyor. Hangisinden yana olacaksınız ? Aydınların karşısında mı yoksa aydın olmayan halkın karşısında mı olacaksınız ? Size seçimi hangisi kazandırır ?
Zenginler ve yoksullar var ülkede. Aslında zenginler az, yoksullar fazla. Hangisinden yana olacaksınız ? Seçimi kazanmanızda önemli etken hangisidir ?
Yedi değişik bölge var. Her birinin ağırlığı farklı.
Bir de memlektin güçleri var. Medya, Ordu , Mafya ,hatta sanatçılar, cemaatler,aşiretler,
tarikatlar, federasyon ve dernekler, meslek kuruluşları vb.
Az önce saydığımız tüm grupların, galiba nabızlarına göre şerbet verilmesi , kazanmak için en doğru yol olacaktır. Fakat Ordu’nun karşı olduğu bir partinin bu ülkede seçim kazanması pek kolay değil mi acaba ? Galiba bazen daha kolay olabiliyor . Örnek ANAP ve AKP.
Mafyanın istemediği bir partinin seçimi kazanması nasıl olur acaba ? Bunun için partinin güçlü olması ve mafyaya pabuç bırakmaması gerekir. Yoksa halk elbette ki
destekleyecektir.
Geldik medyanın gücüne. Bence medyanın desteklemediği bir partinin bu ülkede seçim kazanma şansı sıfıra yakındır ! Ya mevcut medya ile iyi geçinmek gerekiyor, ya bir kısmını kendine bağlayıp yandaş medya oluşturacaksın ya da kendi medyanı kendin kuracaksın.
Diyelim ki halkın nabzına göre şerbeti verdiniz, medyayı kendinize bağladınız, Ordu yanlısı ya da karşıtı falan değilsiniz, ülke çapında örgütlenecek imkânı da buldunuz : Her şey tamam mı sizce ? Seçimi kazanacağınıza inanıyor musunuz ?
Maalesef hiç biri yeterli değil bu ülke için ! Çünkü bu ülke maalesef tam bağımsız bir ülke değildir. Dış dünyanın, özellikle ABD’nin desteklemediği bir partinin, bu ülkede seçim kazanması, iktidara gelmesi ya da iktidarda kalması kesinlikle mümkün değildir !
Ne yapabilirler diye soranlar vardır herhalde !
Önce medyayı çok kolay satın alabilirler meselâ ! Hatta sizin yandaş medyanızı bile. Ülkedeki mevcut güçleri size karşı çok kolay kullanabilirler. Ordu, mafya ve hatta yargıyı bile ! Halkı sizin aleyhinize çok kolay kışkırtabilirler. Çok zorlanırlarsa, gençliği kullanmaya başlarlar. Sağcı-solcu- dinci-milliyetçi diye bölerler. Değişik kökenli vatandaşları kışkırtırlar. Azınlıkları kışkırtırlar. Suikastler ve terör eylemleri gerçekleştirirler. Uluslararası terör örgütlerini üzerinize salarlar.
Yetmez mi tüm bunlar ? Gerekirse savaş çıkartırlar ! Bir bakmışsınız Kıbrıs karışmış ve kendinizi birden savaşın içinde bulmuşsunuz !
Kafanızı fazla karıştırıp da içinizi daha fazla karartmayayım sizin.
Bu ülkede seçim kazanmak, iktidara gelmek için önce ABD’ nin desteğini almanız şart. Ondan sonrası zaten gelir. Çünkü ; çok önemli güçler arkanızda demektir.
O durumda sizden olanlar yaşadı. Ülkenin bütün değerlerini sizden olanların emrine sunabilirsiniz. Hazine arsaları, sanayi kuruluşları, ihaleler, krediler, makam ve mevkiler..
Sizden yana olan, sizi destekleyen, pohpohlayan herkes zengin olur.
Vay size muhalif olanların haline ! Onlara iş yok, ekmek yok, ihale yok, arsa yok, konuşmaları, yazmaları yasak ! Gerektiğinde tüm güçler sizin elinizdedir. Bir anda kendilerini hâkim karşısında, hapishane köşelerinde bulabilirler. Hayatları kararır yani.
Şimdi ABD sizi destekliyor, İsrail’in de en yakın müttefiki olmuşsunuz ; fakat tabanınız onları düşman biliyor ! Hiç endişe etmeyin ! Onlara her fırsatta ’One minute!’ ler çekmenize izin vardır. Çünkü onlar için ne söylediğiniz değil, ne yaptığınız önemlidir.
Şimdi ne diyorsunuz ? Böyle bir parti kurmak, öyle imkânlar sağlamak iştahınızı mı kabarttı, yoksa midenizi mi bulandırdı ?
İştahı kabaranlar düşmanım, midesi bulananlar da dostlarımdır benim. Onlarla her yola gidebilirm. Buyursunlar, başımın üstünde yerleri vardır...Diğerleri buyursunlar kendi yollarına gitsinler. Bakalım nereye varır yollarının sonu ?
Fikret TEZAL