10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1782
Okunma

Ben, yirmi üç yıldır, Maliye’ de memur olarak çalışıyorum. Yirmi üç yıl önce, Şubat ayının, yirmi ikisinde, Bolu İli, Mudurnu İlçesinde, Malmüdürlüğünde göreve başladığım ilk gün, neredeyse heyecandan ölecek gibiydim.
İlk çalıştığım yer olan Malmüdürlüğü, iş hayatımdaki en önemli ve değerli yerlerdendir. Liseyi bitirmiş ve iş hayatına orada başlamıştım. İdealist bir memurun heyecanı vardı üzerimde. Benden büyük çalışanlara, saygı gösterir ve onlardan, meslek ile ilgili bilgileri öğrenmek için can atardım.
Oradan, evliliğim nedeniyle Bolu merkeze geldim. O günden bu yana da çalışmaya devam ediyorum. İş hayatındaki, zorlukları ve bize kazandırdıklarını düşündüğümde ise içimden, aileme teşekkür ederim. Çalışmamı nasip ettiği için de Allah’a şükrederim. Günümüzde yaşanan, işsizliği düşündükçe, kendimi çok şanslı hissederim.
İş yoğunluğum nedeniyle, işe başlama tarihimi unutmuş olmalıyım. Bir aydan fazla bir zaman geçmiş neredeyse. Benim işim, sayılarla ve hesaplarla. Her ne kadar, teknolojinin, nimetlerinden faydalansam da, işim gereği dikkatli bir şekilde çalışmak zorundayım. Verilen görevleri de zamanında ve eksiksiz yapmak zorundayım. İşimi seviyorum. Fakat çok yoruyor beni. İki gündür, tutturmakta güçlük çektiğim hesaplarla uğraşırken, mesai saatinin geldiğini bile anlamadım. En nihayetinde, bitirdim işimi. Çayımı söyledim ve rahatlamış bir şekilde masama oturdum. Bir an, çok eskilere gitti düşüncelerim.
İlk işe başladığım zamanlarda, bir çeşit hesap makinesi sayılan, “ Facit “ adı verilen ve yan tarafındaki kol ile çevrilerek hesap yapılan bir alet vardı. Ben çok az çalıştım onlarla. Bizden önceki büyüklerimiz onunla yaparlarmış hesaplamalarını. Ay sonunda, hesap tutmadığında, hesabı tutturmak için bir araya gelirdik. Her birimiz eline, toplanmış ve zarfların içine konulmuş olan sarf evraklarını takip ederek, yanlış rakamı bulmaya çalışırdık. Ben, onlardan çok genç olduğum için çok eğlenirdim bu işten. İş esnasında, bir taraftan da şakalar yapardık. İş bittikten sonra da, çaylar gelir ve keyifle yudumlardık.
Hatta bu hesap tutturmalarıyla ilgili bir de, dilden dile yayılan, fıkra niteliğinde bir olayı duymuştum.
Bizim maliyecilerden bir tanesi, günlerce uğraşmış fakat hesaplarını denk getirememiş. O zamanlar, hesaplar İlçelerden, İl merkezine kurye ile çuvallar içinde gelir, İlde bir araya getirilir ve görevlendirilen bir memur, onları Ankara’ ya Maliye Bakanlığına götürürdü.
Adamın başı dönmüş, aramış günlerce fakat hatayı bulamamış. En sonunda, çıldırma noktasına gelmiş olmalı ki ; eline bir kalem kağıt almış. Başlamış yazmaya ,
……………
Müdürlüğü : Mal
İlçesi : Çal
Hesabı şu kadar tutturamadım. Ekte gönderiyorum al.
Bu yazdığı notu da, hesapların olduğu zarfın içine koyarak göndermiş. Bundan sonra ne olmuş bilmiyorum. Benim duyduğum bu kadardı. Duyduğumda, gülmekten neredeyse yerlere yatmıştım. Aradan kaç yıl geçmesine rağmen unutmadım.
Düşüncelerimden sıyrıldığımda, şöyle bir etrafıma baktım. Teknolojinin nimetlerinden faydalandığımız halde hiçbir şey değişmemişti. Yine eskisi gibi evraklar vardı. Yaptığımız iş ,yine aynıydı.
Sadece değişen, aktörleriydi. Bizden önce çalışanlar emekli olmuş, yerlerine bizi bırakmışlardı. Yaklaşık olarak üç yıl sonra da ben, benden sonrakilere bırakacağım nasipse yerimi. Ha değişen bir tek şey vardı aslında, samimiyet ve yardımlaşma. Az daha en önemli şeyi unutuyordum.