küçük kediye sütü verirken yüzünde masum bir ifade vardı. kedi sütün cazibesi ile çekingen yaklaşırken sırtını okşamayı da ihmal etmedi ve kediyi teslim olmuş, sütünü içerken boynundan tuttuğu gibi duvara fırlattı.

büyük işti ve büyük gözükmek gerekiyordu. öyle de yaptı. toplantıya kiraladığı lüks arabayla gitti. üzerinde pahalı bir takım elbise, yanında şık giyimli cazibesi buhur buhur bir sekreter. işi aldı. bankaya yatan parayla da ilk işi uzakdoğu’ya bilet almak oldu.

bir kanaat önderiydi. çevresi insan dolu. ağzının içine bakılıyor. ondan çıkan her söz kıymetli, kutsal. bir fotograf ve herkes uzaklaştı. bu kadardı.

dün canından çok sevdiğinin bugün çanına ot dikmede. hatta ona göre artık o beş para etmezin önde gideni.

aslında sıradan; fakat sıradanlıktan hoşlanmayan bir sıradan. fark edilmesi hoşuna gitmiyor. dürüstçe söyleyemediğinin ceremesini yaşam ona acı acı ödetiyor.

yapmayacağım dedi. yaptı. yapmayacağım dediği yapmamasını söylerken yapmasını istedi. yapmasını isterken yapmaması için yırtınan yapınca yapanı terk etti.