Kış yağmurunda yürüyorum.Bir kuyrukluyıldızın peşindeyim yıllardır.İstinye’den Yeniköy’doğru adımlarım dalgaların ıslattığı yerlerde yavaş ve yorgun,bu sularda dalgaların sesi hiç değişmedi,yankıları ağaçlara vuruyor.Kafamda yanıtını arayan sorular;dün ve bugün...ıslak bir banka oturuyorum sahilde yağmur damlalarını izliyorum,boğazın sularında kusursuz bir uyumla yeniliyorlar yerçekimine.Yaşadıklarımmı yaşayacaklarımmı?..dün ve bugün.. aslında bütün yanıtlar şu bilinmeze doğru süzülen gemide saklı.
Kapkara bulutlar acımasız rüzgarlarla dalgaları hızlandırıyor,martılar yalnızlığımı yüzüme vuruyor...çocuk düşlerim ne kadar gerçekti,inandığım ve gözlerimi kamaştıran herşey benimdi.Turuncu bir çizginin simsiyah bulutların içinde yitişini derin bir iç çekişle izliyorum.Bendeki med cezirler kargaşa,gelgitler uğultu çizerken;yağmur ahengini hiç bozmuyor ağaçların,yaprakların ve suların...martıları kamçılıyor adeta unut onu dercesine başımın üstünde dönüp duruyorlar çığlık çığlığa,bense inadına seni,seninle geçen her saniyeyi düşünüyorum;şurda oturmuştun,burda seni öpmüştüm, o sen değilmiydin o melek sen değilmiydin?
Israrla zamanı kemiriyor bu mevsim burukluğu,durmadan sabrımı yokluyor bu yağmurlar, rüzgarlar beni denetliyor ,yıldırım gibi bir gidişin mahkumuyum ya!
Yıllardır 8:15 seferinde bu vapur Kabataş’tan bir eksik yolcuyla kalkar,Kızkulesi ve Sarayburnu’ndaki topal martıdan başka kimse bilmez...
Suda el yanarmı? işte yanıyor ellerim,tutamadığım sözlerin bedeliyle ve yanan ellerimi açtım semaya tufana çağrıdır bu.Ancak tufan temize çeker bu boşluğu,rüzgarlar cılız kalır dolduramaz isyan bayraklarımı,tufan doldurur tufanlar ancak!!!

Umut Erden