3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1282
Okunma
‘maymun’ demişti kızdığıdan, eve her gece geç gelip de kendisine ‘nerde kaldın?’ diye soran babasına. İlk küfrünü böyle etti. Babası gülüp geçti.
Oysa parkta kendinden yaşça büyük bir ablanın elleriyle kulaklarını çekip, dilini çıkararak ‘maymun’ dediğini görmüştü. Ve karşısındaki çocukta kızgınlıkla onun peşinden koşmaya başlamıştı.
‘manyak’ demişti annesine, ‘ayaklarını yıka’ dedi diye. ‘Sensin manyak’ dedi annesi de. Az önce durakta beklerken şoförün biri manyak dediğinden dayak yememiş miydi?
‘aptal’ çıkıverdi ağzından abisine. Bir soruyu anlayamamış babasına soruyor diye. Abisi git başımdan dedi, babası sen çok mu akıllısın dedi, annesi hiç ses etmedi. O zaman öğretmenin Hayrettin’e ‘o kelimeyi duymayayım bir daha’ diyerek kızmazı niye.
En sevdiği futbolcuydu. Televizyonda verilen her maçını kaçırmaz izlerdi. Bir gün açık kalan mikrofodan savrulmuştu küfrün en lacisi.
Sonra bir gün okul çıkışında duvara adlarını yazan liseli ağabeylerini gördü. Fosforlu boyalarla en moda yazıyla. Adlarını anlamıştı ama adlarının önündeki sıfatlara veremedi mana. Çakı Mustafa, Ustura Kerem, ‘Piç N……’ .
Sanayide çalıştı bir süre ve askerlik… Onun okulda öğrendiği (ve,ile,ama, v.b) bağlaçlar unutulmuş yerine yenileri gelmişti.
Önce arkadaşıyla sohbet ederken, mahalle maçlarında, mahalle muhtarına, ağaca,böceğe, kurda,kuşa…. Derken konuşmalarını bununla süsler oldu.
Bunaldığı zamanlarda maçlara gider oldu sevdiği takımının. Küçükken izlemek için giderdi şimdi sadece küfredip rahatlamak için orada. (Futbol maçlarına eşimizle çocuğumuzla gidemeyişimiz bundan değil mi? )
O ….
Artık konuşmalarını küfürle süslemiyor, küfür aralarında konuşuyor hale gelmişti.