2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
685
Okunma

Ergenokon’du, Balyoz’du, Sakal’dı, Bıyık’dı derken , her ne kadar soruşturma safhasında olursa da, anlaşılıyor ki ; gerek bürokrasinin ve gerekse ordunun içinden birileri askerî bir darbe yapmayı düşünmüşler, plânlamışlar , fakat uygulamaya koyamamışlar. Bu niyetlerinden çoktan vaz geçmişler mi, yoksa ortaya çıkmasaydı eğer, halâ bunu uygulamayı düşünüyorlar mıydı ; o da günün birinde ortaya çıkar.
Eski Genelkurmay Başkanımız Sayın Hilmi Özkök ve bu günkü Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker Başbuğ paşalar, kabul etmedikleri, onaylamadıkları için, demokrasiden yana tavır aldıkları için, demokrasimizi korudukları için, ülkemize zarar vereceği kesin olan o malûm plânlar uygulanamamıştır.
Burada şu kesin gerçeği görmek ve kabullenmek zorundayız : Bu darbeyi önleyen, sivil idare, sivil iktidar falan değildir ! Bizzat, Genelkurmay Başkanlarının demokrasiden yana tavır almalarıdır. İnkâr edilemez bir gerçektir ki , eğer öyle olmasa, bu gün istese, şu anda askerî bir darbe yapma yetki ve gücü Genelkurmay Başkanımızın elindedir !
Hâl böyle iken ; bu başarıyı, sivil iktidarın sahiplenmesi, bundan siyasî rant sağlamaya kalkışması, hatta muhalefete karşı kazanılmış bir zafer edasına bürünmesi,demokrasi bilincimizin ve cehaletimizin ölçüsünü gösterir.
Tarihten bir örnek verecek olursak ; son Kıbrıs harekâtı ve dönemin başbakanı, rahmetli Bülent Ecevit geliyor akıllara. Bu harekâtın başarısı da neredeyse tümüyle ona mal edilmiş, sivil bir başarı olarak görülmüş ve Ecevit’inn adı bir anda ’’Mücahit Ecevit ’’ oluvermiştir. Fakat rahmetli, özellikle bu yakıştırmayı reddetmiş, savaş yanlısı olmadığını, barış için bu harekâtın yapıldığını ısrarla iddia etmiştir. Yine de halkın gözünde sağcısı ve solcusu ile itibar kazanmış, desteği artmıştır.
Ergenekon ve Balyoz planlarının ortaya çıkış şekli çok önemlidir. Hiç biri istihbarat birimlerimizce ortaya çıkartılmamıştır. Üstelik gizli ihbarcı ve gizli sanıkların, bu belgeleri elde edenlerin, ilk uğradıkları yer emniyet değil, Taraf gazetesi olmuştur. Doğruluğunun kesin olduğu vurgulanarak,sivil iktidarın orduya karşı zafer elde edişi gibi lânse edilip yayınlanmıştır. Sadece orduya değil, aynı zamanda sivil muhalefete karşı da bir zafer !
Bu gün toplumumuzda hiç kimse darbe yanlısı falan değildir ! Buna rağmen, darbe sanıklarına sahip çıkılma zorunluluğu doğmuştur. Çünkü uygulamalar, bir çok şeyin içinde siyasî rant hesaplarının yattığını göstermektedir. Bir önceki darbeyi gerçekleştirenler gözlerimizin önünde cirit atarken, isimleri caddelere- okullara verilirken, birileri yıllar önce darbe plânladıkları gerekçesiyle tutuklanıyor. Burada çelişki yok mu ?
Çok önemli bir gerçeğin daha altını çizmekte yarar var : O belgeleri, ordunun en gizli odalarından çıkartıp, Taraf gazetesine teslim eden kimlerdir ? Bunun üzerine pek gidilmediğini görüyorum ; tabii basında. Oysa Genelkurmay’ın bence en çok üzerinde durduğu durum budur . Üstelik, dinlemeler ve ses kayıtları da söz konusu. Yani, ordunun içine birileri sızmıştır. Gizli dinlemeler kaydedilmiş, belgeler çalınmış ve birilerine posta edilmiştir. Bu posta dış ülkelere de edilmiş olabilir. En tehlikeli olanı da budur.
Yoksa iktidarın, ya da onu destekleyen birilerinin adamları mıdır orduya sızanlar ? Bunlar , örneğin F.G’in adamları, ya da malûm cemaatlerden birinin adamları olabilir mi ? Akıllara bunlar elbette ki gelecektir !
Sonuçta, eski ve yeni Genelkurmay Başkanlarımızın demokrasiden yana tavır almaları sayesinde kazanılan millî demokrasi zaferimiz, mevcut sivil iktidar tarafından sahiplenilmiş, siyasî rant olarak, millete ve muhalefete karşı kullanılmıştır. Malûm, çoğunluğu kolay kanan masum halkımız da bu oyuna bal gibi kanmıştır.
Normal şartlarda, normal iktidarlar için fazla bir önemi de yoktur bunun. Fakat, bence mevcut iktidar yönünden hiç de öyle değil. Çünkü mevcut iktidarın, ülke yönetiminde çok önemli değişiklik plânları ve hesapları var. Meclisin seçeceği denetleme sistemi ; yani kendisini denetleyecek olanları, kendisinin seçmesi. Kapatmaya meclisin karar vermesi , yani kendisinin kendisi hakkında , ya da kafaya taktığı bir başka parti hakkında karar vermesi. Bence bu yetkiyi aldığında, en tehlikeli gördüğü muhalefet partisi kimse, onu kapatmaya çalışacaktır. Bunun adına da demokrasi diyecektir.
İktidarın düşündükleri, bizim bildiğimiz demokrasi ile hiç de bağdaşmıyor. Muhalefetsiz,
denetimsiz bir rejimin adının demokrasi olması mümkün değildir !
Demokrasiden yana tavır alarak, darbeleri önleyen, değerli paşalarımız, acaba, demokrasi karşıtları adına mı bir zafer kazanmış oluyorlar ? Korudukları demokrasi sayesinde iktidarda kalabilenlerin gerçek amacı, demokrasiyi yok etmek midir acaba ?
Beklemekten, görmekten başka yapılabilecek fazla bir şey kalmadı bence. Gündeme aldıkları anayasa değişiklikleri için, Kürt halkının ve Kürt siyasetçilerin de desteğini almaya çalışıyorlar. Bunun içinde sonuna kadar taviz vermeye razı olacaklardır. Bakalım Kürtler, neler koparabilecekler ? En zor olanı, en önemli olanı seçim barajının düşürülmesi tavizi olacaktır. Eğer baraj düşerse, tekrar bu günkü çoğunlukla iktidara gelmeleri ,
mümkün olmayabilir. Bu da yeni ,köklü , demokrasi aleyhinde değişiklikler yapmalarına engel olur.
Çok önemli olaylar olmazsa, masum halk uyumaya devam ederse, ilk seçimi çok rahat kazanacakları şimdiden bellidir. Önemli olan ne kadar bir çoğunluğu sağlayabilecekleridir. Buradan da anlaşılıyor ki,seçim barajı, demokrasimizin geleceği için çok önemlidir.
Şimdi biz de Kürtlere seslenelim : Lütfen seçim barajının düşürülmesi için bastırın.
Fikret TEZAL