20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1112
Okunma

Üç kafadar çete üyesi, soymak istedikleri evin etrafında uzunca bir süre dolaştıktan sonra, evde kimsenin olmadığına karar verip, içeriye girmişlerdi. Yalnız, biri dışarıda gözcü olarak kalmıştı. İkisi içeride etrafı iyice gözden geçirip, yatak odasındaki kocaman para kasasını görünce, gözleri yuvalarından çıkacak gibi olmuştu sevinçten.
Hemen kasanın başına oturup, açmak için ne kadar şifre varsa denemelerine rağmen, kasayı açamamışlardı. Evin içinde patlatamayacaklarına göre, kasayı götürmeye karar vermişlerdi. Hemen aşağı inip, her zaman kullandıkları anlaşmalı taksiciyi ayarlayarak, yine yukarıya çıkmışlar, gözcü olan aşağıda kalmıştı.
Nasıl götüreceklerine bir türlü karar veremeyen ikili, en sonunda bir çözüm bulmuşlardı. Yüklükten büyükçe bir battaniye alıp, kasayı üzerine yatırarak, elleşip merdivene taşımaya başlamışlardı. Kasa ağır olduğundan, biraz zorlansalar da, son sahanlığa geldiklerinde, birden ellerinden kayan kasa, bir kızak hızıyla merdivenden kayarken, gözcü olan arkadaşlarını ezip geçmişti.
Bizim iki kafadar, yakalanma korkusuyla, ellerinde kalan battaniyeyi kaptıkları gibi kaçarken, arkadaşlarını alamamışlardı. O’nu alacak zamanları yoktu. Sokağa çıkan kasanın peşinden insanlar gelip kendilerini yakalayabilirlerdi. Koşar adım sokağa çıktıklarında, mübarek kasa yolun ortasına manken gibi dikilmişti. Hemen oracıktan sıvışmışlar; ama içerdeki arkadaşları yakalanmıştı.
Yaralı olduğu için önce hastaneye, sonra karakola götürülen kadını konuşturmak mümkün olmuyordu. “Ben bir şey bilmiyorum.” diyordu da, başka bir şey demiyordu. Kasanın üzerindeki parmak izleri O’na ait değildi. Sabıkası olduğu için, polisin diğer çete üyelerine ulaşması zor olmamıştı. Yakalanan kadınların parmak izleri, kasadaki izlerle uyum sağlamıştı ve tutuklu yargılanıyorlardı. Hâkim sordu:
-Anlat bakalım; kasayı nasıl çaldın?
-Haşaa! Ben kasa falan çalmadım hâkimim.
-Kasanın üzerinde parmak izin var. Nasıl oldu o iz?
-Var hâkim bey, ben yok demedim ki.
-Hem parmak izin var, hem çalmadın… Nasıl oluyor o? Anlat bakalım!
-Ben o kasayı sevdim sadece hâkimim. Sevdim!
-Nasıl sevdin? Delirtme adamı be kadın! Şunu en başından bir daha anlat bakalım. Kasanın üzerinde senin parmak izinin işi ne? Oraya kasayı çalmak için girmediysen, neye girdin?
-Şöyle oldu hâkimim. Ben çarşıya çıkmıştım. Birden abdest bozmam icap etti. Çok sıkıştım; ama etrafta bir abdesthane bulamadım. Bir evin önüne kapısını çalmak için geldim; çünkü çok sıkışmıştım. Birde ne göreyim, kapı açıkmış, çalmama gerek kalmadan içeriye girdim.
-Sonra ne oldu?
-Sonra ben, koşarak abdesthaneye girip, abdestimi bozup rahatladım. Dünya varmış be hâkim bey; yoksa çatlayacaktım.
-Uzatma kadın! Sen kasayı nasıl sevdin? Ya da nasıl çaldın, onu anlat!
-Ben abdestimi bozunca, evin içine şöyle bir göz gezdirdim. Kötü bir amacım yoktu. Hanımın güzel parfümlerinden biraz üzerime sıkayım dedim. Bir de ne göreyim? Kocaman bir kasa… Çok güzeldi Hâkim Bey. Aha böyle sevdim.
Kadın iki elini havaya kaldırıp, el ayalarını hâkime doğru çevirip, yukardan aşağı doğru sıvazlar gibi yaparak:
-Vallaha aha böyle sevdim hâkimim.
-Peki, sokağa nasıl çıktı kasa?
-Ben nerden bileyim? Ben sadece sevdim.
-Evden başka bir şey çaldınız mı?
Kadının aklına kaçarken götürdükleri battaniye gelmişti. Evinde arama yaparlarsa, hemen bulunacağını biliyordu. Onun için doğruyu söylemeye karar vermişti:
-Aldım Hâkim Bey. Meraktan olacak, yüklüğü açtım, bir de ne göreyim? Çok güzel bir battaniye… Evde çocuklarım üşüyordu, ben de o battaniyeyi alıp, çocuklarımın üstüne örttüm. İstiyorlarsa geri vereyim.
Hâkim davalı tarafa sorar:
-Battaniyeyi istiyor musunuz?
Şişman kel adamla yanında oturan sarışın kadın koro halinde:
-İstemiyoruz!
-Bak gördün mü hâkimim; istemiyorlarmış. Bu durumda ben suçlu sayılmam.
Hâkim sinirle yaralı kadına dönüp:
-Sen mi çaldın? Ne işin vardı orada?
-Vallaha hâkimim ben çalmadım. Hem benim kasada parmak izim yok ki, nasıl çalabilirim? Ben sadece oradan geçiyordum. Kasa üzerimden geçti.
Kasa üzerinden geçerken kopan burnunu gösterip:
-Ben bu kasa sahiplerinden davacıyım hâkimim! Kasaları benim burnumu kopardı.
-Allah Allah! Ben suçluyu ararken, birde davacı oluyorsunuz ya…
Not: Öykü tamamen kurgudur. Kişi ya da kurumları bağlamaz. Olay yerinde yakalananda parmak izi yok. Parmak izi olanları da gören ve tanık olan yok. Üstelik bir de davacı oluyorlar. Hâkimin yerine siz olsaydınız, ne karar verirdiniz?
1/03/2010/ Emine....