Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL

MÜEBBETLİK HAYATIM - 32

Yorum

MÜEBBETLİK HAYATIM - 32

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

565

Okunma

MÜEBBETLİK HAYATIM - 32


Perde olarak kullandığımız, arkadaki kahvenin duvarı, sadece sıvalı olduğundan, o akşamki görüntü pek güzel olmamıştı. Zaten filmlerimiz siyah-beyazdı. Bin dokuz yüz altmış dokuz yılında olduğumuzu da belirteyim, yeri gelmişken. Aslen renkli olan filmlerin bizim oynattığımız kopyaları siyah-beyaz oluyordu. Bu durumda görüntü, biraz da bulanık oluyordu.

Ertesi gün ilk iş olarak, İbrahim ağanın dükkânından, bayaz bez şeker çuvallarından aldık, bir sürü. Onları İbrahim ağanın evli kızı Semahat ablaya götürdük. Semahat abla, Şeyhli muhtarının kardeşi Hayrettin ağabey ile evliydi. Hayrettin ağabey de minibüsçü idi. İbrahim ağa ona ev yapıp, iç güveysi olarak almış. Özürlü bir erkek çocukları vardı ve ben bazen onunla oynamaya giderdim. Hemen herkes gibi diyeceğim, Semahat abla da beni çok severdi. İşin doğrusu, galiba, acıdıkları için seviyor ve iyi davranıyorlardı bu insanlar bana.

Dikiş makinesi vardı Semahat ablanın. Ben özürlü oğlu Murat ile oynarken, o da perdemi bir güzel dikti. Çok sevindim. Teşekkür ederek, dua ederek, perdemi kucaklayıp, koşa koşa gittim kahvemize. Yolda kadın-kız, kim görse ; ’Hayırlı olsun !’ diyordu.

Filmleri o günlerde bir haftalığına kiralıyorduk. Büyük sinemalarda gösterilen filmler otuz beşlik iken bizimkiler on altılık idi. Otuz santimetre çapında, iki adet makaraya sarılı olurdu. Yaklaşık, üç-dört kilogram ağırlığında ancak vardı. Bazı filmler, üç makara oluyordu. İlk aldığım film öyleydi.

En yakın köylerden başladım gitmeye. Şimdi önemli bir noksanım daha vardı : Pikap. Özellikle bahçelerde sinema oynattığımızı duyurmak için, plâk çalmamız gerekiyordu. Sadece mikrofonla seslenmek yeterli değildi. Tabii bir de afiş gezdiriyorduk mahallelerde.

Bekçi Hasan amca kefil oldu bana. Pendik’ten yeni bir pikap aldık. Bir kaç tane de plâk tabii. ’Bir fincan kahve, Su ver leylam yanıyorum, O ağacın altı, vb. ’ Büyüklerden bir lira, küçüklerden elli kuruş ücret topluyorduk. Ücretleri film başladıktan sonra toplardık. Genellikle etraf açık olurdu yazlık oynattığımız yerlerde, fakat insanlar kaçak seyretmeye pek kalkışmazlar, uzağa oturduklarında- hem de kendi sandalyelerinde - bile, ücretlerini öderlerdi. Kadınlar bir tarafta, erkekler diğer tarafta otururlardı.

Ben kuru yemiş satmaya da devam ettim. Afiş gezdirme işini, başka çocuklara yaptırmaya başladım. Karşılığında onlara sinema bedava oluyordu. Aydınlı, Tepeören ve Orhanlı gibi uzak köylere giderken, kamyoneti olan bir Hayri amca vardı. Onu kiralardım. Yakın köylere ise minibüslerle gider, dönüşte yine çoğu zaman onunla gelirdim.

O sene üç tane sinemacı olduk aynı çevrede. Şeyhli muhtarı, Maça İsmail ve ben. Bir de Yakacık’lı Turan vardı. Arada sırada o da geliyordu. Sıralar karışmaya başladı. Aynı köyde iki sinemacı birden olduğumuz günler olmaya başladı. Maça da Muhtar da kızıyordu bu durumda. Çünkü nedense köylüler daha çok beni tercih ediyorlardı . Adım ’ Sinemacı Ufaklık’’a çıkmıştı. Bu arada, her ne kadar hiç konuşmasak da, Aydınlı’daki o kızı sevgilim bilmeye başlamıştım ben. Ne zaman köye gitsem, hemen yanında arkadaşı ile beraber gelip oturur, beni seyreder, plâklarımı dinlerdi. Sinemaya da mutlaka gelirdi.

Aylık senetlerimizi ödemekte pek zorlanmadık o yaz. Ben bu arada İstikâll caddesinde gezmeye, üstüme başıma oralardan kıyafetler almaya bile başladım. Zamanım olduğunda, oralardaki sinemalarda filmler seyrettim. Beyoğlu Emniyet amirliğinin karşısında ’Kuaför Niyazi ’ vardı. Figuranların ve büyük aktörlerin bile traş olmaya geldikleri bir yerdi burası. Ben de orada traş olmaya başladım. Bir defasında, Cüneyt Arkın’la yan yana traş olmuştuk da herkese anlatmıştım. Paçalarımız İspanyol’du o günlerde. Favoriler uzun. Ben de sinemacıydım ya ; modaya uymaz mıyım ? Saçlarımı bile kıvır kıvır uzatmıştım.

Uzun saç, favori, İspanyol paça ; günün modasıydı bunlar. Gençlerin, özellikle kızların elbette hoşlarına gidiyordu. Fakat yaşlılar, bu arada babam hiç de beğenmiyordu bu halimi.

Ben galiba şımarmaya başlamıştım.....

(Devam edecek)

Fikret TEZAL

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Müebbetlik hayatım - 32 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Müebbetlik hayatım - 32 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MÜEBBETLİK HAYATIM - 32 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
25.2.2010 18:39:05
10 puan verdi
Ben galiba şımarmaya başlamıştım.....

ya da saglam basmaya baslamistiniz diyebiliriz.
basari geldikce kisiye güven de geliyor tabi.

cüneyt Arkin´la ayni kuaförde tras oldum herkese anlatmistim dediginiz yerde ayri bir güzeldi ve samimiydi.
yüreginize saglik.cok güzeldi.
sonsuz saygimla


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL