1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1536
Okunma

Okul sıralarında geçen hemen herkes hiç kopya çekmediğini söylesede öğrencilik yıllarında yanındaki arkadaşının sınav kağıdına hiç olmazsa bir kez şöyle bir bakmıştır.
Öğretmenler(imiz) genellikle bu gibi durumlarda kopya çeken öğrenci yerine , kopya veren öğrenciye daha düşük not verirlerlerdi ve halende vermekteler. Böylece rüşvet alan gibi vereninde suçlu olduğu fikrine benzer bir tema ile kopyanın her iki ucunda da bulunmanın suç olduğu anlatılırdı fakat biz öğrenciler "bırakın sanatkarlar sanatkarlığını yapsın" isyanı ile sıfır alma gibi bir tehlikeyi göz önüne alarak her zaman kopya çekmeye hazır ve muktedir olduk ve oluyoruz.
Oysa her şeyimiz ve bütün yaşamımız birer kopya değil mi? Tıpkı bir çocuğun anne ve babasından gördüğü davranışları aynen tekrarlaması gibi...Tıpkı bize ait olmayan kelimelerle cümlerler kurup başkalarının konuştuklarını konuşmak gibi...Ve tıpkı insanın insana benzediği bir dünyada kızların "keşke İngiliz Kraliçesi Elizabeth’e benzeseydim" deyip ve ona benzemek için kafalarını makyaj kutularına bandırıp bandırıp "Türkiye Kraliçesi Ayşe" ya da "Türkiye makyaj güzeli Fatma" olmaları gibi...
Yukarıda tıpkılarla belirttiğim kopyacı insanlığın kopya çekme serüvenleri açık ve seçik örneklerle ortada.Madem ki kopya çekene ve verene hiç acımadan sıfır(0) veriliyorsa peki o kopyacı insanlığa sıfır nerede? Madem ki okul sınırları içinde kopya çekmek suç o zaman öğretmenlerimiz okul kürsüsüne inüforması tam tamam ve düzgün olan öğrenci yada öğrencileri çıkarıp "herkes böyle giyinecek, herkesin saçı-başı böyle olacak, herkes bu öğrenci(ler) gibi siyah ayakkabı giyecek" demeleri kopya çektirmeye bir teşvik değil mi?
BEN HERKESE DEĞİL KENDİME BENZERİM
SERHAT PARLAK