17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
957
Okunma

Fırtınalı bir sonbahar akşamıydı. Az önce işten gelen Ahmet, eşi Ferda ve üç yaşındaki oğlu Tuna’yla keyifli bir şekilde akşam yemeğini yiyorlardı. Ahmet yemeğini yerken son aldığı lokma boğazına takıldı. Yutkundu, ama lokmasını yutamadı! Bir kez daha yutkundu ama lokmasını bir türlü yutamıyordu. Paniğe kapılmıştı! Bir yandan nefes almaya çalışıyor, bir yandan da her geçen saniye suratı morarıyordu.
Eşinin bu halini ören Ferda Hanım’ın korkudan eli ayağı birbirine karışmış, telaşla kocasına su içirmeye çalışıyordu.
Ahmet can havliyle kendini zorluyor ama bir türlü boğazını tıkayan lokmayı yutamıyordu. En sonunda nefesi tamamen durmuştu.. Bir anda her yer zifiri karanlığa büründü.. Karanlık bir dehlize doğru hızla çekiliyordu! Tek duyduğu eşinin “Ahmet ölme yalvarırım” Ahmet gitme” çığlıklarıydı. İşte o an Ahmet büyük bir dehşete kapılıp, öldüğünü anladı. Bir türlü inanamıyordu öldüğüne. İçini büyük bir acı kapladı. Istırap içinde ağlayarak hemen dua etmeye başladı.” Allah’ım ne olur canımı şimdi alma, beni ailemden koparma” Böyle kahır içinde dua ederken kendini birden yine kendi evinde buldu! Evin içinde büyük bir kalabalık vardı. Ama kimse kendisini görmüyordu. Hayretle onlara bakarken birden gözüne yaşlı bir kadına ilişti. Bu teyzeyi tanıyordu ama nereden? Biraz düşününce, birden aklına geldi. Bu yaşlı teyzeyle pazarda karşılaşmışlardı. Yaşlı teyzenin elinde kendisi için oldukça ağır olan torbalarını onun evine kadar taşımıştı. Bunu hatırlayınca nedense içinde bir ferahlık hissetti. Belki de O’na yaptığı bu iyilik şimdi veya birazdan kabire girince kendisine cehennemin kalkanı olacaktı. İçini derin bir korku kapladı namaz kılmayı, hacca gitmeyi de hep yaşlandığında yapmayı planlamıştı. Nerden bilebilirdi daha otuz sekiz yaşında öleceğini. Yaşlı teyzenin hemen yanında, yerde yatan birisinin üzerine kapanmış ağlayan birisi dikkatini çekti. Biraz daha dikkatlice bakınca içi ürperdi! Aklını kaybedecek gibi oldu.
Annesiydi bu. Yaşlı annesi yerde yatan cansız bedenine sarılmış, iç yakan sesiyle “Oğlum beni bırakıp nerelere gittin” diye gözyaşı döküyordu. Annesin bu hali Ahmet’in kalbini parçaladı. Tüh” dedi içinden “Allah, beni kahretsin.” Kaç zamandır annesini ziyaret etmeyi düşünmüş, ama türlü türlü mazeretlerle bunu hep ertelemişti. Nerden bilebilirdi ölümün ansızın geleceğini. Şu an annesine o kadar çok sarılmak istiyordu ki. Yine ağlayarak dua etmeye başladı.” Allah’ım” dedi yalvararak.” Ne olur şu yaşlı anneme son bir kez sarılmama izin ver son kez ellerini öpmeme izin ver!” Ahmet’in yüreğini pişmanlıklar ve acılar kaplamıştı. Bu kez de cansız bedeni üzerinde feryatlar atarak ağlayan karısını gördü. Kadıncağızın feryatları bütün evi kaplamıştı. Ahmet, eşinin kendini sevdiğini biliyordu. Ama kendini böyle paralayacak derece sevdiğinin farkına da şimdi varıyordu. Eşinin bu hali içini iyice burktu. “Demek beni bu kadar çok seviyordun?” dedi elemle. O an kendine kahretti. Son zamanlarda kendini bu kadar seven eşine ne doğru dürüst bir hediye almış, nede ağzından bir kez bile "Seni seviyorum" lafı çıkmıştı.
Ahmet perişan bir şekilde odada olanları izlerken gözleri birden eşinin yanında şaşkın şaşkın babasının cansız bedenine bakan oğluna takıldı. İşte o an hayatının en büyük acısını hissetti. Kimse görmüyordu, ama Ahmet şimdi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Oğlu O’nun her şeyiydi., canıydı , kanıydı , yaşama sevinciydi.”Allah’ım” diye hıçkırıklarla yalvarmaya başladı.
“Allah’ım ne olur oğlumu bir kere daha öpüp koklayayım, istersen beni sonsuza kadar cehennemde yak”.Ahmet çırpınırcasına çocuğuna bakıyordu. Fakat o an bir tuhaflık hissetti! Çocuğu şu an ağlamadığı halde kulağına sürekli onun ağlama sesi geliyordu ve ses her geçen saniye daha da yakınlaşıyordu. Tam bu sırada birisinin elinden tuttuğunu hissetti! O an evin içinde ki herkes bir anda karanlıklara doğru çekilip kayboldu. Ama halen birisi elinden tutuyor ve ağlıyordu. O sırada, gözlerini açtı ve açtığı anda da dünyalar onun oldu! Az önce gördüklerinin hepsi bir rüyaydı. Biraz önce yan odada ki oğlu Tuna uykusundan uyanmış ve ağlayarak yatak odasına gelip babasının elini tutmuştu. Ahmet delirmişçesine yerinden fırlamış oğlunu öpüyor, kokluyor sıkı sıkı sarılıyordu. Ahmet’in bu tuhaf halini uykulu gözlerle seyreden eşi Ferda Hanım da afallamış bir şekilde kocasına bakıyordu. Ahmet eşinin kendisine şaşkınca baktığını görünce ona öyle bir sarılıp “Seni seviyorum” dedi ki, eşi o an kocasının aklını yitirdiğini sandı.
Sabah olmuştu. Ahmet şu an koştura koştura annesini ziyarete giderken, halen akşam gördüğü rüyanın etkisinden çıkamamıştı. “Ya” dedi içinden “Ya akşam gördüklerim rüya olmasaydı. Bunu düşünmek bile istemedi yol üzerinden çiçekçiye uğradı ve akşam eşine götürmek için kocaman bir çiçek siparişi verdi.