9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1059
Okunma

Çocukluğun erken döneminde, sahip olunan ve yaşanan olgular herkesle eş değer zannedilir. Herkes aynı yaşar ve öyledir gibi gelir.
Kişiye özel farklılıklar ayrımsanmaz.
Gözün biri görmüyor ya da az görüyorsa; herkesin öyledir.
Kulağın biri duymuyor ya da az duyuyorsa; zaten öyle değil midir?
Zaman içinde ya büyüklerden biri ya da öğretmen, bunların kayıplar olduğunu söyler. O zaman, diğerlerinden farklı olduğunu anlar insan.
Bir evin olması. Anne, baba (her ikisi birden ya da sadece biri), kardeşler (varsa). Ekonomik duruma göre sahip olunanlar ya da olunamayanlar. Otomatik kabullerdir, her biri. Sorgulamasız, sualsiz.
Büyüdükçe, pencereler çoğalıp, manzaralar değiştikçe kişi, kendisi görmeye başlar bazı detay farklılıkları. Kabuller yine de değişmez. Değiştirilemeyecek olguları, kabul etmekten başka şansının olmadığı zamanlardır.
Ekonomik düzeye göre değişkendir, kabuller. Yoksa, yoktur. Varsa, var. Ama burada kantarın topuzu yokluktan yanadır. Daha ağırdır yokluğun getirilerini ve götürülerini kabullenmek. Çaresiz olsa da.
Çocuk ve ergen dünyasının garip bir bencilliği vardır. Hele ki ailenin maddi imkanları yerindeyse bu bencillik, soyutlar kişiyi, çevresinde olup bitenlerden.
Sahip olduklarını, birer ayrıcalık olarak değil de olması gerekenler diye değerlendirir.
İhtiyaç olandan fazla giysi: Elbette olacaktır.
İstenen her şeyi alabilme gücü: Tabi ki alacağımdır.
Özel okul, araba, bütün lüks: Çok normaldir.
Tüm bunlara, yaşanan evlerin, sitelerin yüksek ve aşılmasız duvarlar ardına gizlenmesi, üst seviyede güvenlik donanımının olması eklenince, görmezlik daha bir doruğa ulaşır.
Bizler ve onlar olarak bir ayırım içine girilir. Hatta itilir, kişi.
Üst varlık düzeyinde olanların, işleri hazırdır. Gelecekleri, planlanmıştır. Hiçbir şey için çok fazla çabalamaları gerekmez. Her şey, daha onlar istemeden, önlerine konmaktadır.
Onlar ise; mücadele etmek zorundadırlar. Kazanmak istedikleri her şey için. Olmak istedikleri her şey için. Yarınları için. Okumak, çalışmak ve çabalamak zorundadırlar.
Onlar, dişlerini tırnaklarına takarak bir şey olmaya çalışırken.
Diğerleri, oturdukları yerde çok şey olmuşlardır bile.
Onlar, ağır aksak adımlarla yürümeye çabalarken.
Diğerleri, koşar adımlarla geçip giderler yanlarından.
Geriye dönüp baktıklarında, geldikleri yol; bir arpa boyundan daha uzun değildir.
Ve
Hayatın bu hiç adil olmayan düzeni içinde kayıpları; bir gözden, kulaktan çok daha fazladır.
Eser Aslanlı
izmir.