4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1054
Okunma

] Üşüyorum, hem de öyle üşüyorum ki, ben i gördüğünde, sesimi duyduğunda değişik nağmelerle öten kuşumi yine beni görünce sanki gel beni ısıt diyordu. Çünkü alışmıştıi ne zaman onu kafesinde titriyor gibi görsem dayanamaz elime alır onu okşayarak ısıtırıdım.Öyle güzel öterdiki sıkıntımın hepsini unuttururdu. Bir ezgi gibi kulaklarımda çınlayarak beni başka bir aleme sevkeder kısacık da olsa tattırırdı bana bu duyguyu.
Ama şu an bunu yapacak dermanım bile yok. Bir saat önce gökyüzü masmaviliği ile derinleşmiş ufka yelken açıyordu. Şimdi ise inci inci gözyaşları gibi hırçın bir rüzgarla dökülüyordu yağmur. Çatıdan akan yağmur suları korkunç bir ses çıkartıyordu. İlk defa çay içmek istedim. Penceremin perdesini araladım, güneşin batışını seyrederken annem yeni demlediği çaydan bir abrdak getirdi. Gülümsedim sanki biraz sonra hissedeceğim duygualrdan haber almış gibi. Radyomu açtım ve ’Rüzgar’ adlı şarkı çalıyordu. Dayanamadım penceremi açtım ve çayımı yudumladım. O hırçın rüzgar estikçe suratımı okşuyordu. Çatıdan akan yağmur sesleri şarkıyla birlikte olup ruhumu okşuyordu.
Güneş’in batışı, yağmurun gökyüzünden inşi öyle tatlı öyle güzel geliyorduki bana tabi bunların hepsini o bir bardak çaya borçluyum. Çünkü beni ısıtmıştı:)
Ve şimdi ne zaman çay içsem aklıma hep o tablo geliyor....