Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN

Düğün Ve Kültürümüz

Yorum

Düğün Ve Kültürümüz

15

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2247

Okunma

Düğün Ve Kültürümüz

Düğün Ve Kültürümüz

Düğün Ve Kültürümüz

Sevmem pek düğünleri. Hatta hiç sevmem. Sıkıntı basar, “Offf pufff” derken yanımda benimle giden de işkence altına girmiş olur.

Yeni değil bu huyum. Çocukken de, çok gençken de, şimdi de böyle…

“Vardır sebebi” dedim ve sanırım keşfettim. “Neler oldu hayatımda da, ben bir düğün düşmanı oldum çıktım?” şeklinde uzun uzun sorguladım kendimi. Oysa çok iyi bilirim düğünlerin de öz kültürümüz olduğunu, folklorik önemini, insanları kaynaştırdığını…

Bu durumda ben kültür düşmanı ya da folklorik bir katil miyim ki?

Asla! Tam aksi. Kültürümüzün zenginliği için canla başla çalışma hırsı olan birisiyim.

Yıllar öncesine gittim. Henüz okula başlamadığım döneme. Evimizin yanındaki bahçede kına gecesi yapılmakta. Şimdi bile o gecenin kına gecesi olduğunu bilirim; çünkü gelinin başını kırmızı, allı pullu bir örtü ile kapatmışlardı. Seyrediyorum masumca. O ne güzel ağıtlar, o ne güzel deyişler… Şimdi gibi hatırlıyorum. Boyum da minicik.

Yanımda belirdi dev bir cüsse. Tanımam. İlk görmüşüm hatta. “Bu çocuğun da kınası şerefineee!” diyerek öyle bir nara attı ki, o an ile ucundan alev çıkan bir aletin tok ve ürkütücü sesleri arasında saniyeler bile yoktu. Kafama düşenlerin kovanlar olduğunu şimdilerde anlıyorum tabi.

“E be adam!” desem saygısızlık sayılır mı ki? Hayatta değildir şimdi muhtemelen de ondan diyorum… O zamanlar 60 civarıydı. Yine de diyeyim…

E be adam! Sen o yaşınla bir küçücük çocuğun, hatta daha kim bilir nice çocukların, hatta hatta kim bilir senin gibi nice adamların nice çocukları bu kültürümüzden korkutup uzaklaştırmaya ne hakkınız var ki? O an şişede durduğu gibi durmayanın aciz cesaretine sığınıp nice canlar aldınız biliyor musunuz?

İşte düğün korkularımın ilk nedeni… Ve en büyük nedeni!

Diğeriyse müzisyenlerimizin kendilerini gösterebilme ve reklam yarışı... Sesi çılgınlık derecesinde ve kapalı mekânda açıp, eğlence adına insanlara işkence tarzları…

Hangimiz düğünlerde orkestra yanına oturmak isteriz ki? Hangimiz konuştuğumuzu anlayabiliriz?

O gece ben düğünün müziğinde kaybolmadım sadece. Hatta uzun süre müzik tüm yüksek ses yoğunluğu ile devam ederken inanın ben duymadım bile…

Müzik ve kültürümüz…

Düğünlerimiz ve kültürümüz…

Şölenlerimiz ve kültürümüz…

Hep bunları düşündüm. Müzik seslerinin çıldırmayıp ve çıldırtmayıp, insanlarımızı figürlerden figürlere koşturuşu geldi gözlerime resim resim… O figürlerin folklorik anlamlarını süzdüm beynimde. O folklorik anlamların, bir ulusun değerlerindeki önemini vurguladı yüreğim.

İşte böyle bir atmosferde orkestramız, görüntüdeki orgu; ama arka plandaki cankurtaranı, o canım laptopundaki remikslenmiş nice MP3 harikaları ile coşuyor ve coşturuyordu. İnsanlar sallanıyor sürekli aynı figürlerle ya da elele verip geniş bir halka oluşturuyor, hafif de kıpırdayarak ayaklarıyla, pistin çembersel kenar uzunluğunu ölçümlüyorlardı. O ölçümlemeyi izleyen kısılmış gözlerimde dalıp gidiyor, figürsüz ayakları hayalimdeki figürlerle oynatıyordum. Düğün salonundaki düğün ve beynimdeki düğün karşılıklı cephelerde savaşıp durmaktaydılar.

Düğün salonu da hani tek bölgeli değildi… Hatay, Antalya, Ankara, Uşak karışımı idi. Bu karışımdan da benim yöresel folklorik doyum beklentim haklı idi bana göre.

Derken saat 23.00 oldu… Sanki benim düşüncelerimi okuyan orta yaşlı bir bayan orkestrayı susturdu işaretle, aldı mikrofonu; “Burada yörelerimiz ayrı ama hep aynı şeyleri yapıyoruz. Neden yörelerimizin oyunlarını gelin ve damatı da alarak sergilemiyoruz ki?” dedi.

Ne kadar güzel sözlerdi bunlar…

Geçti başa kahramanımız. Yörelerden örneklemeleri kendisi işaret etti, orkestramız notalandırdı. Ne muhteşem figürlerdi onlar… Doyumsuz haz veriyordu. Dört yörenin de oyunları tüm güzellikleri ile sergilenmekteydi. Hem de dört yörenin insanları hiç çalışmadan, birbirlerine bakıp, o an öğrenip sergiliyorlardı. Düğün adeta yeni başlamıştı.

Bitimde, yakın akrabalar resimler çektirirken ben düşünüyordum cevabını bulamadığım soruları beynimde uçuşturarak. Nedenleri sorguluyordum.

Neden düğünlerimiz hep böyle geçmezdi ki?

Bu sorunun cevabı şimdilik meçhul… Ben bulduğumda cevabı söz yazacağım.

Ama bulursam…

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Düğün ve kültürümüz Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Düğün ve kültürümüz yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Düğün Ve Kültürümüz yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ha
hayal deniziii, @hayaldeniziii
28.9.2012 23:28:35
Sanırım ben de pek sevmiyorum düğünleri. Sosyalleşmeyi seviyorum ama en fazla on kişilik grupla. O kalabalıkta tam olarak kimseyle görüşülmüyor bile. Bir de düğünün ruhunda var olan gösteriş ve takı merasimi de çok itici oluyor. Salonlarda film yıldızları gibi salınan hanımlar, doğallıktan çok uzak oluyor. Takı merasimi ise tam bir vahşet oluyor. Gelinle damat için maddi anlamda iyi bir şey olsa da hediye verme şekli farklı olmalı bence. Daha nazik bir şekilde de olabilir. Hiç bir çift, evliliğinde yaşanan düğün problemlerini unutmaz. Taraflar düğünü beğenmez, gelin birşeylere takar kimse bu merasimden memnun ayrılmaz. Birbirimizi kandırmak gibi bir şey bu. Çapımızı gücümüzü kabullenip sade törenler ve doğal ortamlarda da gerçekleştirilebilir aslında. Fakat ille biri çıkıp itiraz eder, o da sözü geçen kimse olur. Aynı sahneler tekrar eder durur.

Ne zaman aykırı bir kişi çıkıp kafasına göre birşeyler planlar o zaman düğün yapılmaz. Çok eleştirilir aykırı kişi ve onu seven kişi ama bunu umursamaz. Çünkü evlilikler iki kişinin mutlu bir şekilde bir arada yaşaması için yapılır. Ailelerin gövde gösteri için değil. En iyi çiftler bilir nasıl mutlu olacaklarını.

Ne zaman ki başkaları için yaşamayı bırakırız ancak o zaman yaşamaya başlarız, gerçek anlamda.

Saygılarımla.

hayal deniziii tarafından 9/28/2012 11:29:15 PM zamanında düzenlenmiştir.

hayal deniziii tarafından 9/28/2012 11:32:18 PM zamanında düzenlenmiştir.

hayal deniziii tarafından 9/28/2012 11:33:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
6.1.2010 22:16:54
en mutlu günde, gelinle damat saatlerce dikilir ayakta

tankır tıngır bir taverna ,kavga gürültü ses şamata...kim kiminle ne alemde. hiç belli değil....

bu eğlencede herkes çok mutludurya,en çok kim mutludur diye merak ederim hep.

bu kadar gösteriş, böylesi eğlence neyi ifade eder, hiç anlamam doğrusu....hepsi boşa....helede bu kadar çok sıkıntının ardından, günümüzde üç gün içinde son bulan evlilikler yokmu.....işkencenin alası....yorulduklarıyla dahi kalmıyorlar ne yazık ki....

Sevgi suskuda gizli....düğünler suskun ve duygulu olmalılar....eskilerden anlatıldığı gibi...

güzel çalışma kutladım....duamla.....
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
6.1.2010 14:44:36
Mecbur kaldığım zaman düğüne giderim. Kıramadığım bir akraba ya da bir dostun düğünüdür, uzak bir masada oturup izlemeyi yeğlemişimdir çoğu zaman. Bir süre sonra müzik ve oynanan oyunlar bana anlamsız görünür.
Eşim egeli benim. Onun memleketinde düğünler çok farklıdır, oyunlar folkloriktir zevk verir. İnsan izlerken keyif alır

Yine güzel ve akıcı bir yazı buldum sayfanızda

Kutluyorum

Saygılarımla





su_misali tarafından 1/6/2010 2:45:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
6.1.2010 10:34:16
Çok güzel tesbitlere yönelik, iyi bir anlatım, yararlı bir yazı.
onurumsun
onurumsun, @onurumsun
6.1.2010 10:32:06
Ben belli bir yaşa gelene kadar düğünlere gitmeyi isterdim ama yaşım ilerleyip, sorgulamaya başladığımda düğünler çok itici gelmeye başladım.

Düşünün bir kere. Bir genç kız hayatı boyunca hep öcü gibi gösterildiği erkeğe, o gece annesinin, babasının, dayısının, amcasının ve bir sürü insanın önünde, o gece birlikte olması ve hayatı boyunca saklaması gereken bekaretini vermesine tüm insanlar şahitlik ediyor, hatta baba ve anne, o akşam kızının başına gelecekleri bildiği için zil çalıp oyunlar oynuyor.

Bunu ilk düşünmeye başladığımda çok fazla tepki gösterdim ve sonrasında kaçmaya başladım düğünlerden. Ardından silah ve alkol. İşte bizi çileden çıkartan ikinci nedendi. Ve ne yazık ki aynı delenekler devam ediyor.

Ben bu yazınıza sayfalar dolusu yazı yazarım ama biliyorum ki çok fazla tepki alacağım en iyisi susmak galiba.

Çok güzeldi ve düşündürücüydü yazınız. Saygılar yüreğinize
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
6.1.2010 09:52:41
Ben o çeşit düğünleride sevmem. Ben düğün sevmem hele de sokaklardaki şamatalı kargaşalara isyan ederim.
Elimde olsa düğün salonlarını kaldırırım.
Sokakta düğün yapanlara 2000 lira ceza keserim. Göz yuman emniyet amirini ve zabıta amirini hemen görevden alırım.

Nikahtan al götür kızı.

Sevgi ve selamlar.

Yazı güzeldi, zevkle okudum.
8 puan.
nertenn
nertenn, @nertenn
6.1.2010 09:33:19
düğünler kalabalık ve gürültü nedeniyle bana da işkence gibi gelmeye başladı.
yazınızdan sonra ben de sorgulamaya başladım kendimi.
çok severdim genç kızken.her düğüne annem babam istemese de ablam hiç gelmese de bir yolunu bulur giderdim.
ama ya şimdi neden diyorum ,
gürültü kirliliği baş neden tabi ki,yaşlanmış olmam bir başka neden.ama eşimin siz gibi düğünleri sevmemesi bu nedenle her düğünü bana işkence nedeni haline getirmesi esas neden sanırım.
çok sevdiğim bu seronomiye gidip arkasından kırılıp üzülmektense hiç gitmemeyi tercih ediyorum.
:)))
eser hanım bir kitap eleştirisin de
--yazı demişti yada hikaye bittiğinde okurunu düşündürtüyorsa sorgulatıyorsa amacına ulaşmıştır--
teşekkürler paylaşımınıza
ilknur doganay
ilknur doganay, @ilknurdoganay
6.1.2010 09:17:25
Düğünleri severim...

Bizim yöremizde ,düğünlerimizde ben görmedim tabanca ,ve silahlar.

Hiç anlam veremedim, mutlu güzel bir günde silahın ve tabancanın ne işi olabilir, buna neden gerek duyarlar?

Güzel anlatmışsınız duygularınızı...

Saygı ve selamlarımla


Serap Baycan
Serap Baycan, @serapbaycan
6.1.2010 09:01:43
9 puan verdi
Düğünleri ve kuru gürültüleri bende hiç sevmiyorum.
Düğünlerde silah atılması konusuna biraz daha girmiş olsaydınız keşke. Belki birilerinin kulağına girerdi.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
6.1.2010 07:36:35
10 puan verdi
Aslında güzel olan adetlerimiz bazı kendini bilmezler tarafından hoyratça katlediliyor.
Bizleri de bu güzel adetlerimizden soğutuyorlar. Artık salon düğünlerine be de gitmiyorum.
Çünkü o gürültüye dayanabilecek bir kulağa sahip değilim.
Güzel ve anlamlı bir yazıyı kaleme aldığınız için kutlarım.

sevgiler...
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
6.1.2010 06:30:21
Salon düğünlerini ve gürültüyü sevmiyorum.
Köylerdeki tabancalı düğünlere de şahit oldum, alışkın olmayınca ürkütüyor.
Ben gençken akraba düğünlerine katılıp oynardım aslında ama şimdiki gibi müziğin gürültüsü aşırı değildi.
Oğlum ise hiç birini istemiyor, evlenirsem sadece bir nikah olsun ya da kokteyl olsun diyor.
Kişiye göre, zamana göre değişiyor beğeniler.
Paylaşım için teşekkürler..
arnavut kızı
arnavut kızı, @arnavutkizi
6.1.2010 02:30:48
10 puan verdi
Yanımda belirdi dev bir cüsse. Tanımam. İlk görmüşüm hatta. “Bu çocuğun da kınası şerefineee!” diyerek öyle bir nara attı ki, o an ile ucundan alev çıkan bir aletin tok ve ürkütücü sesleri arasında saniyeler bile yoktu. Kafama düşenlerin kovanlar olduğunu şimdilerde anlıyorum tabi.

Hiç anlam veremem düğünlerde patlayan silahlara. Bu olguyu At, Avrat, Silah ekseninde açıklamaya çalışan geleneksel yaklaşımlar olabilir ama nedense akla ve mantığa aykırı geleneklerini sürdürme konusunda gösterdiğimiz inat ve kararlılığı keşke güzel geleneklerimizde ve kaybolan değerlerimizde gösterme yeteneğine sahip olabilseydik.

mükemmel yazınız için teşekkürler turgay bey..sevgi ve selamlar......
Erdincsidat
Erdincsidat, @erdincsidat
6.1.2010 01:50:28
Düğünler akrabaların çağrısını geri çevirmemek için gelen davetiyelerden başka birşey değil günümüzde.Tabi bu yakın arkadaşımız veya akrabamız değilse ;).İnsan genç yaşlarda düğün düşmanı olduysa sevemez bir türlü düğünleri,annelerinin yanında giden bayan arkadaşların bazılarına koca aranması onları da sıkar aslında.Zorla kesişirler bazıları ve bazıları da aslında kadınlık kozunu oynar.Sonra piyanist şantör '' mahallemizin gençleri dans pistine'' o zaman erkekler mest olur artık.Mahallede sevdiği kızın önünde serpilmesi heyecanlandırır kimseleri.Anneleri de bir taraftan ''sen eve gidince görürsün'' bakışı atar :)...

yazınız için teşekkürler :) Emeğinize sağlık
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN, @turgay-coskun
6.1.2010 01:24:13
Yazının başlarında belirttiğim tabanca ve silahlar hep oldu ve bende nefret yarattı. Hala devam ediyor.

Eskilerde müzisyenlerde yapaylık yoktu; bizzat icra ediyorlardı. Şimdi ise MP3 koyup, sadece org çalar gibi görünüyorlar. Köroğlu silahı görünce mertlik gitti demiş... Ya müzik? Yoksa bilgisayar çıkınca mı gitti? :)

Ve takıp takıştırmalar... İnanın bunun bile düğün özelliklerine olumsuz katkısı var. Terleyip makyaj akar diye piste çıkıp maharetini göstermeyenlerin sayısı kabarık...

Sevgi ve selamlarımla...
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
6.1.2010 00:48:16
10 puan verdi
Yaz aylarına denk gelmemişse, severim düğünleri. O aylarda, tak-takıştır, yap-yakıştır çok zor geliyor. Sıcak bir yandan. Saç-baş-makyaj. Yazarken bile sıkıntı bastı.

Ev işlerinde, yardımcı olan hanımla 28 senelik birlikteliğimiz oldu. Annesi de annemin yanında çalışmıştı. Oğlunun düğününe gittik. Oğlan tarafı, Kars'lı. Kız tarafı, Yugoslav göçmeni. Gecenin ilerleyen saatinde, önce kız tarafı çıktı, piste. Kendi, yöresel, oyunlarını sergilediler. Biz " Aman ne güzel " diyorduk ki, erkek tarafı çıktı. Anadolu Ateşi'ni izliyor gibi hissettim. İçten dışa doğru, 4 halka oluşturdular. En içte, bekar kızlar. Sonra, bekar erkekler. Anneler ve babalar. Muhteşem bir halay çektiler, zılgıtlar eşliğinde.

Sanırım, 5 sene oldu. O düğünden, maddi olarak, daha şatafatlı düğünlere gittim. Ama daha güzeline gitmedim.

Selamlar, sevgiler.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL