3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1119
Okunma

Soğuk bir akşam üstü İstanbul’da yaşanan. Güneş ve ayın gökyüzündeki taht değişimi arefesi. Hızlı, ama bir o kadar da ürkek adımlarla dört çocuk yaklaşmakta giriş kapısına. Soğuktan yüzleri gibi kıpkırmızı olmuş ellerinde poşetlerle.
-“Biz…” diyor adının Burak olduğunu neden sonra öğrendiğimiz ve grubun en önünde duran. Öyle üşümüş ki, zorlanıyor konuşmakta.
-“Filistinli kardeşlerimize geldik…”
Hep çikolata ya da top almak; sinemaya gitmek ve ya eğlenmek için birleştirirdik harçlıklarımızı. Mahallede oynuyorduk bugün de okul sonrası her zaman ki gibi. Ama oyunlarımız tatsızdı, öksüzdü bir yanımız, bölünmüştü yüreklerimiz sanki… Sabah okulda Filistinli kardeşlerimiz için saygı duruşunda bulunmuştuk. Peki bu kadar mıydı yapabileceğimiz, bitmiş miydi yani görevimiz. Burak’ın sesine Fırat, Aytunç ve İsmet’in ki de eklenince öyle gür çıktık ki “Hayır”ları. Deniz Feneri koridorlarında çınlayan sesleri duyan herkesin gönül tellerini mızrapladı adeta. Dört küçük çocuk onlarca devlet büyüğüne ders verircesine bu katliamın biran önce durdurulması gerekliliğini söylüyorlardı. Aslında kalmıyor söylemekle kendi güçlerince bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı derken zalimlerin zulmüne maruz kalan kardeşleri için dua ediyor gözyaşı döküyorlardı. Birleştirdikleri harçlıklarıyla mahalle bakkalından Filistinli çocuklara götürülmek üzere Deniz Fenerine getirdikleri poşetlerde dünyanın en paha biçilmez hazinelerinden daha değerli şeyler vardı.
Yangın yeri olmuş yürekleri ordaydı. Duyarlılık, paylaşım ve insanlık adına sayılabilecek ne kadar güzel haslet varsa hepsi bu küçük bedenlerde atan büyük yüreklerden doldurulmuş ellerinde tuttukları poşetlere.
Çok bağışçı ve misafir ağırladı Deniz Feneri ama bu çocuklar farklıydı, hem de çok. Oyun oynarken mahalle arasında, savaşın acımasız yüzünü tüm çıplaklığıyla gören kardeşleri geliyor akıllarına; bırakılıyor oyun, güçleri neye yettiyse ceplerindeki son kuruşa kadar harcanarak dolduruluyor poşetler. Kilometrelerce yol yürünüyor akşamın bu soğuğunda. Kısa sürede bu önemli misafirlerimizden tüm kurumun haberi oluyor. Bağışlarını ilgili arkadaşlara teslim edip makbuzlarını aldıktan sonra depomuzu ve tüm birimleri gezdiriyoruz.
Soğuk bir akşam İstanbul’da, güneş artık aya bırakıyor gökyüzündeki tahtını ve biz de yarınlarımıza ışık tutan, aydınlık geleceğimizin işaretleri küçük bağışçılarımızı evlerine bırakıyoruz. Anne-babalarına ve yarınların mimarları öğretmenlerine teşekkür ve selamlarımızı iletmelerini rica ediyoruz ayrılmadan zira biliyorduk ki bu meyvelerin yetiştiği bahçeler de en az onlar kadar özeldi mutlaka.
Soğuk bir akşamdı İstanbul’da yaşanan; Burak, Fırat, Aytunç ve İsmet’inse “Yürekleri Yangın Yeri” milyonlarca duyarlı insanımız gibi. Filistinli kardeşlerimizin acıları en derinden hissediliyor dahası seyirci kalınmıyor herkes gücünün yettiğince destek oluyor.
Destek oluyor ki yüreklerdeki bu yangın söndürülsün…
Ocak 2009