Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN

Bir Daldı Ispanak

Yorum

Bir Daldı Ispanak

12

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1069

Okunma

Bir Daldı Ispanak

Bir Daldı Ispanak

Bir Daldı Ispanak


Başı önde idi. Uzunca saçları rüzgârın etkisiyle öylesine dağılmıştı ki; birbirine düğümlenmiş dense yanlış olmazdı.

Farkında değildi saçlarındaki pejmürdeliğin. Hatta içine akıtmaya büyük çaba gösterdiği, dıştan belli olmasın istediği gözyaşlarının, nereye aktığını bilemeyecek kadar ruhsuzdu bu anda. Aslında buğday rengi olan teni mor görünüyordu uzaktan. Gözleri ferini yitirmiş, sonsuza dek kapanmak istiyordu sanki.

Adımları çok yavaş, çok sessizdi. Dizlerinin titremesini bile hissetmiyor, içindeki titreme nöbetleri daha bir etkiliyordu O’nu.

Oysa sahnede gibi hissediyordu kendini. Öğrencilerinin, seyirci koltuklarında hüzünle izlemeye geldikleri tiyatro sahnesinde... Güldürmek istiyordu,
"Anlamasınlar hiç birşey." diyordu içinden. Okul sıralarındaki gibi mini mini olsunlar, söz dinlesinler, hayat dersi alsınlar düşüncesi geçiyordu ruhunun derinlerinde. Bu yüzden içine akıtıyordu gözyaşlarını. Bu yüzden sessiz adımlarla yürüyor, onlar duymasın, onlar görmesin istiyor; ruhundaki sızıları, ruhsuzluk gömleği ile gizlemeye çabalıyordu.

Neyse ki kaldırımdaydı ve son varlığı olan evinin bulunduğu apartmanın kapısına az kalmıştı. Şöyle bir baktı kafasını kaldırıp... Akşam karanlığı başlamış gibiydi.

İyi ki alacakaranlıktı. Aydınlık olsa, uzamış sakallarını, kravatsızlığını gören olsa ne derdi? "Yalancı! Yıllarca bize temiz olun, traş olun, uygar olun, kravat takın diyen yalancısın sen!" diyerek haykırmazlar mıydı öğrencileri?

İrkildi birden, döndü gerçeklerine. Elindekine baktı acı acı. Tüm parasını verdiği, küçücük poşetteki solmuş ıspanaklardı elindeki. Çocuklar istemişti… Sıklaştırdı adımlarını. Üşümeye de başladı. Rüzgâr kırbaç gibi çarparken bedenine, teninin buz gibi olduğunu hissetti. Ruhunda ateş, teninde soğuk... Dışıyla içinin tezadıydı işte bu…

Apartmanın kapısı açıktı neyse ki. Zile basamayacak kadar üşüyordu. Bir an önce içeri atmak istedi bedenini. Kocaman bir adım atarak girdi içeri.

Asansör son kattaydı ve bekletiyorlardı. Hafifçe vurdu, asansörün yer yer boyası solmuş kapısına. Kapı da kendisi gibi bitkindi. Yavaş yavaş inmeye başladı asansör. Dayanamayacak gibi idi beklemeye. Yüreği çarpıyor, beyni uyuşuyor, elleri titriyor, uyumak istiyordu.

Açıldı kapısı asansörün. Üst kat komşularının küçük, haylaz oğlu idi inen. Çok severdi. Cana yakın, tatlı dilli bir çocuktu. Her karşılaştıklarında gülümser, elini açar, çikolatasını beklerdi. Bir aydır veremediği için çocuk düz geçip gitmişti.

Hayat da böyleydi demek ki… Beklentileri olduğu ve karşılandığı sürece yakın ve dost olanlar, beklentilerinin artık olamayacağını anladıklarında dev cüsseli de olsan göremiyorlardı. Ya da görmek istemiyorlardı.

Bindi asansöre. Düğmeye bastı çıkacağı kat için. Hafif sallanarak hareket etti asansör. Yere ilişti gözü. Bir dal ıspanak vardı asansörün tabanında. Farkında olmamışlar, tepelemişler, soldurmuşlardı.

Önce elindeki ıspanak poşetine baktı. Sonra yerdeki tek dal, solmuş, ezilmiş ıspanak dalına baktı. Alsa, poşetine koysa kimsecikler görmezdi. Bir lokma daha artardı belki evde pişecek yemek.

Eğildi almak için. Öylece kaldı, kımıldayamadı sanki...

"Ne utanmaz bir adam oldum" dedi içinden. Daha birkaç ay önce arabasına çocukları ile doluşup, su sesi eşliğinde yedikleri yemeklerin bitmediğini, garsonun soğudukça götürüp yerine başka yemekler getirdiğini hatırladı. Hatta masalarına iyi baksın diye verdiği yüklü bahşişleri getirdi gözünün önüne. Çocuklarının mutlu, cıvıl cıvıl sesleri kulaklarında çınladı.

Araba yoktu şimdi. Garsonun masayı bolca donattığı yemekler de yoktu. Buna karşılık, son kalan birkaç kuruşla zorlanarak alınmış, solmuş, asıl yeri çöplük olan ıspanak vardı elindeki poşette. Ve yerde de ezilmiş bir dal ıspanak...

Bir lokma artacağını düşündü yeniden… Almalıydı. Muhtaçtı bu bir dal ıspanağa.

Eğildi yeniden. Yine kaskatı kesildi ve kaldı öylece.

Ya kendisine saygısı ne olacaktı? Bir lokma için ruhunu mu satacaktı? Ama almalıydı. Bir lokma fazla yemek demekti.

Kalmıştı eğik durumda. İç geçirdi… Dünyasına ne de çok benziyordu şu durumu. Bu anki bedeni gibi eğik ve ezikti ruhu. Bu bedene cezayı vermeli, yok etmeliydi.

Ruhu ile bedeni çatışırken, yüreği beyni ile hesaplaşırken farkında olmadan hafif hafif eğiliyordu almak için. Yeniden doğruluyordu almadan. Saniyeler geçiyor, ruhundaki savaş bitmiyordu.

Bir daldı ıspanak... Ezilmiş de olsa fazladan bir lokma idi. Verdi kararını... Değişmeyecekti artık kararı…

Eğildi almak için. İyice eğildi. Uzattı elini asansörün tabanına...

Evinin katına gelmiş, titreyerek ve sallanarak durmuştu asansör. İç kapının açılış sesi duyuldu. Işık dıştan görüldü. Kapı açılmadı...

Ta ki, karşı komşularının çocuğu, aşağı inmek için asansörün kapısını açıp, haykırışıyla apartmanı inlettiği ana kadar açılmadı asansörün kapısı…

Çocuk açtığında kapıyı, deprem halindeki bir bedene bağlı titreyen bir elde, ezilmiş bir dal ıspanak duruyordu...

Bir daldı ıspanak…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir daldı ıspanak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir daldı ıspanak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Daldı Ispanak yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
RessamAsya
RessamAsya, @ressamasya
1.2.2010 19:47:25
Onurlu gururlu koca bir yüreğin...iç sızlatan mükemmel bir hikayesini okudum...saygılar...dost...
Şu
Şukufe, @sukufe
3.1.2010 22:03:25
10 puan verdi
Bir alacakaranlık kuşağı gibi bilinen veya bilinmeyen günümüzde ki yaşantılar.Sizin kaleme aldığınız öykü gibi...
Aslında öykü de değil gerçek yaşamdan alınan bir kesit.
Binlercesi vardır hatta yüzbin milyonlarcası sembol olarak gösterilen bir dal ıspanak değil bir lokma kuru ekmeğe muhtaç insanlar ama kim biliyor ki ? Herkes biliyor herkes her şeyin farkında güçlü olan ezer geçer güçsüz ise daima ezilir.Baş kaldıracak olursa ASİ olarak adlandırılır ve dışlanır toplum denen yüce kitleden.
Bir kere düşmeye görün düştünüz mü* "bir tekme de siz vuracaksınız" acımayacaksınız düşene acırsanız açınacak hale düşersiniz...duymazmıyız bu tür söylemleri çevremizden...hani sizler iyi durumdayken...Düştünüz ya elde avuçta bir şey kalmadı ya duyduğumuz bu tür söylemler yerine gelecektir.Söz çıkmıştır bir kere ağızdan yardım eli uzatılsa dostana bir şekilde olmaz.Her ne kadar da "komşunuz açken tok yatan bizden değildir" sözünü ağızlarda sakız gibi çiğneselerde...

Ispanak ve saz ekibinin böğk getirtecek günleri görmemiz dileği ile...
Saygılarımla...
onurumsun
onurumsun, @onurumsun
3.1.2010 18:45:51
"Beklentileri olduğu ve karşılandığı sürece yakın ve dost olanlar, beklentilerinin artık olamayacağını anladıklarında dev cüsseli de olsan göremiyorlardı. Ya da görmek istemiyorlardı."

Bu bir hikaye ya da hayat dersi. Ne denirse densin hayatın ta gerçeği. Varlıkta dünya dost olurken insana, yoklukta kimse yaklaşmaz yanına. Varlıkta küçücük olsa da cüssen, KM lerce ilerişden görülürsün, yoklukta dev gibi olsa da cüssen sinek gibi kalır ezilirsin.

Hüzünlüydü hikaye. Düşündürdü ve sorgulattırdı bizi bize. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
3.1.2010 14:47:54
duyguydu...

kutladım.....duamla....
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
3.1.2010 13:33:53
8 puan verdi
Duygu yoğun kaliteli bir yazı.
Tebrik ederim.
Tam puan.
kurtoviç
kurtoviç, @kurtovic
3.1.2010 13:10:14
10 puan verdi
"Beklentileri olduğu ve karşılandığı sürece yakın ve dost olanlar, beklentilerinin artık olamayacağını anladıklarında dev cüsseli de olsan göremiyorlardı. Ya da görmek istemiyorlardı."

"Çocuk açtığında kapıyı, deprem halindeki bir bedene bağlı titreyen bir elde, ezilmiş bir dal ıspanak duruyordu...

Bir daldı ıspanak…"

Yaşantımıza damgasını vuran çelişkileri çarpıcı bir dille anlatan güzel bir yazı.Toplum,ezici çoğunlukla ve ekonomiden öte alanlarda da "...beklentilerinin artık olamayacağını anladıklarında dev cüsseli olsan da göremiyorlardı."

Kutladım yazınızı.Selam ve saygıyla...
ayhansarıkaya
ayhansarıkaya, @ayhansarikaya
3.1.2010 12:45:10
Bir öğretmenin dramatikleşen yaşamını en çarpıcı şekilde kaleme almışsınız.

Kutlarım dost...Sevgilerimle...
bezm-i cihan
bezm-i cihan, @bezm-icihan
3.1.2010 12:39:37
10 puan verdi
harikulade bir dil ve mükemmel bir anlatım vardı,

yeri geldiğinde bir dal ıspanağın bile nelere mal olduğunu gördük,

çok güzeldi doğrusu hüzne boğsada beni,

çok seviniyorum, nesre gelen bu güzel kalemleri gördükçe...

tebrik ederim.


TunçAY
TunçAY, @tuncay
3.1.2010 11:01:50
10 puan verdi
"İyi ki alacakaranlıktı. Aydınlık olsa, uzamış sakallarını, kravatsızlığını gören olsa ne derdi? "Yalancı! Yıllarca bize temiz olun, traş olun, uygar olun, kravat takın diyen yalancısın sen!" diyerek haykırmazlar mıydı öğrencileri?"
____

bir öğretmenin geöim sıkıntısı. ıspanak üzerinden son derece etkili verilmiş. tasvirler yerli yerinde, çok eksiklik yok. ezilmiş ıspanağın simgelediği öğretmenin ezilmiş gururu önemli. yukarıdaki alıntıda da öğretmenlerin genel olarak nasıl bir ikimlemde oldukları gözler önünde. iyi bir şeyler olsun, iyi bir toplum olsun istiyorlar ama fark edilmiyorlar. önemsenmiyorlar.
_____________
"Oysa sahnede gibi hissediyordu kendini. Öğrencilerinin, seyirci koltuklarında hüzünle izlemeye geldikleri tiyatro sahnesinde... Güldürmek istiyordu,
"Anlamasınlar hiç birşey." "
____
yazının en güzel yeri... öykünün diyelim, bir resmin, acıklı ve trajik bir resmin sunumunun... teşekkür ederiz, edebiyatla kalın efendim...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
3.1.2010 10:12:59
10 puan verdi
Yazı beni çok duygulandırdı. İçimi acıttı. Hayatın bir gerçeğini çok güzel, ustaca kaleme almışsınız. Burada Eser hanımın yorumuna katılıyorum. Eğer sevgvi varsa, her zorluk omuz omuza aşılabilir. Birde dostlara sesleniyorum. İyi günde hep yanımızda olan dostlarımız, böyle bir günde fare gibi kaçacak delik arıyorlarsa eğer, zaten dost falan değildirler. Bu yazı bana, düşmez kalkmaz bir tek Allah olduğunu tekrar hatırlattı. İnsan her daim, ne oldum demememli; ne olacağım demeli ve elindeki değerlere her zaman şükretmesini bilmeli.

Tebrikler... Sevgiler...
arnavut kızı
arnavut kızı, @arnavutkizi
3.1.2010 04:40:49
Yürek dağlayan ve bir o kadarda gerçek insan göz yaşlarına hakim olamıyor okurken. hayatın acı gerçekleri.rabbim maddi ve manevi sıkıntı çeken herkeze yardım etsin . Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Bilen daima şu an’ın hakikatını yaşar.sevgi ve selam şairim.
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
3.1.2010 01:08:56
Yoğun bir hüzün düştü içime. Maddi kaybı, evin kadını / annesi, erkeği / babası farklı yaşar. Erkek için, olayın boyutu çok farklıdır. Ezikliktir. Ama gerçek bir aile olunabilmişse, paylaşımdır. Varlığı da, yokluğu da. Eğer omuz omuza vermişse karı-koca, 1 sap ıspanakla ziyafete döner sofra. Eksik kalanı, Sevgi tamamlar.

Saygılar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL