9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
821
Okunma
Gece ile gündüz farklı zamanlardır. Sabahın ilk ışıkları ile hayat yeniden başlar. Yeni bir gün, aynı zamanda yeni umutlardır.
Yaşadığımız dünyada rollerimiz farklı olsa da duygularımız benzeşir çoğu zaman. Anne isek çocuklarımızın sorumluluğu, sevgisi ve onların ihtiyaçları için umutla başlar güne. Eşinin sevgisi de eşlik eder bu mutluluğa.
Düşünüyor, konuşuyor, hissediyor olmamızdır. Diğer varlıklardan ayıran da bu özelliklerimizdir.
Gece, gündüzün devamıdır. Bütün gün yorulan zihnimiz,ve bedenimiz günün sonunda, dinlenmek ve ertesi gün için arınmak ister.
Yattığımız anda belki çoğu kez uykuya dalamayız. Kafamızda kalan güne dair çoğu sıkıntı gitmemiştir. Uyku ile birlikte rüya alemine dalarız. Bu kez de gün içinde yaşananlar başka türlü çıkar ortaya.
Ben bunu çoğu kez yaşadım. Kafamdan atamadığım sorunlar olduğunda hemen rüyamda beliriverir. Sabah uyandığımda ise hatırlarım ve çok gülerim.
Western kuşağı kovboy filmlerini çok severim. Bir aralar da hastası haline gelmiştim. Akşam seyrettim ve yattım. Gece, uykudan kendi sesimle uyandım. Elim ağzımda ve Kızılderililerin çıkardığı sesleri çıkarıyorum. Gecenin o saatinde kahkahalarla gülmüştüm.
Yakınımda, çok sinir olduğum bir kişi vardı. Durmadan beni sinir ediyor. Ben, takmadığımı düşünüyorum. Aldırmamaya çalışıyorum. Rüyamda, onu yakalamaya çalışıyorum. Benden kaçıyor. Ben onu kovalıyorum. Benden kaçmak için bir ağacın üstüne çıktı. Ben de arkasından, onu ağaçtan indirdim. Sonra bir güzel dövdüm. Şiddet karşıtı olan biri için çok tezat bir hareketti. Sabah kalktığımda rahatlamıştım.
Sanırım, bilinç altında sakladığımız duygular, rüyalarda ortaya çıkıyor. Rüya işte. Bazen güldürüyor, bazen ağlatıyor.
Aslında rüyalarımızı kalktığımız anda kaleme alsak o kadar çok yazı çıkar.