Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
efsun dalya
efsun dalya

izin ver yanına kıvrılayım

Yorum

izin ver yanına kıvrılayım

6

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1666

Okunma

izin ver yanına kıvrılayım

izin ver yanına kıvrılayım

Öylece durup bana bakıyorsun dağınık yatakta. Alışık değilim ben, seni böyle kıpırtısız görmeye. İki dakika dinlenmek için uzansan bile, döner dururdun bomboş kanepede. Oysa şimdi, ellerin bile kıpırdamıyor…

Sen gittikten sonra ben…

Eski fotoğrafları karıştırıyorum ara sıra. Fotoğraftaki gülümseyen yüzünde, parmaklarımı gezdiriyorum usulca. Öpüyorum sonra; fotoğraftaki seni ve birkaç damla yaş süzülüyor gözümden, avuçlarımın içindeki sana. Birden bire aklıma geliveriyor; ne çok kızardın ağlamama. Özür diliyorum sonra; binlerce defa özür… oysa sen özür dilememe de kızardın; hem de çok…

Ağlama derdin bana; ne olursa olsun sakın ağlama. “Bir damla gözyaşı bile yakışmıyor melek yüzüne. Gözünden akan bir damla yaş, yüreğimi dağlıyor. Kurban olayım, ağlama.” Sonra “Özür dileme benden.” derdin, “sakın özür dileme;” “beni sevdiğin için, benden özür dileme”….

Tutardın sonra kocaman ellerinle omuzlarımdan sıkıca ve titreyen dudaklarınla alnıma bir buse konduruverirdin. Derdin ki bana; “Gitmem gerek biliyorsun.” Bu defa, sen özür dilerdin; gitmek zorunda olduğun için… işte o anda; haykırmak gelirdi içimden, hıçkıra hıçkıra ağlamak… gitme deyip boynuna sarılmak… diyemedim, ağlayamadım, haykıramadım. Sana, “gitme; yanımda kal.” diyemedim. Gözyaşlarımı yüreğime akıtıp, yumruklarımı sıktım hep. İçimden bastım küfrü, lanet olası kadere; ayıpsa ayıp diyerek.

Biliyordum, gitmeye mecburdun. Sen de istemezdin; beni bir başıma, çaresiz, yapayalnız bırakıp gitmeyi. Elinde olsaydı eğer; bir ömür yanımda olurdun, biliyordum ve susuyordum. Yanımdayken bile susuyordum sana işte… Peki, sen yokken ne yapacaktım ben?

İşte bu yüzden usulca kalkardım koynundan ve seni izlemeye başlardım; ay ışığında sessizce. Dokunmak isterdim sana, ama; korkardım ya uyanırsan diye… dokunmadan, dokunamadan izlerdim seni. Ağlardım işte o zaman; nasıl olsa uyuyorsun, görmezsin ağladığımı diye. Hıçkırıklarımı boğazıma düğümleyip ağlardım; baş ucunda oturarak…

Gidişinin…

Düşüncesi bile deli ediyordu beni… Uykularım kaçıyordu aklıma geldikçe… gecenin bir körü kalkıp bir paket sigarayı ciğerlerime doldurmama yetiyordu. Gidişin, beni benden alacaktı; artık bende, ben diye bir şey hiç olmayacaktı…. Senden sonra, ben de olmayacaktım…

Ve gittin…

Farkındayım; sen gittikten sonra, senin istemediğin bir çok davranışı yapıyorum ve bunlar için yine senden özür diliyorum. Öyle suçlayıcı bakıyorsun ki bana duvardaki çerçeveden, bakışlarımı kaçırıyorum sürekli senden. Ne desen, ne söylesen haklısın çünkü; sana verdiğim hiçbir sözü tutamadım ben, tutamıyorum işte… Ne olur! Öyle bakma bana, ne olur… ben çok özledim seni…

Sen gittikten sonra ben…

Sürekli uyumak istiyorum; uyumak ve bir daha uyanmamak istiyorum. Rüyalarımda gidermeye çalışıyorum sana olan hasretimi, rüyalarımda dindiriyorum; sürekli çağlayan özlemimi. Hiç gülmeyen bu yüzümü, ancak rüyalarımda güldürebiliyorum. Rüyalarımda; sarılıyorum sana sımsıkı, kokunu çekiyorum içime… öyle çok, öyle çok çekiyorum ki; nefesimle içime çektiğim seni; günlerce, aylarca içimde; yüreğimde tutmak istiyorum. Aldığım bir yudum nefesi vermek istemiyorum, şu kahrolası dünyaya. Sımsıkı tutuyorum ellerini, sımsıkı… uyandığımda ise kayıp gidiyorsun ellerimden, bir yıldız gibi. Her rüyanın sonu kabuslara çıkıyor, her gecenin sonu karanlıkla bitiyor; zifiri karanlıkla. Güneş, her güne katran karası doğuyor; sen gittikten sonra.

Sen gittikten sonra ben…

Hiç ayık gezmiyorum artık. Meyhaneler, yeni mekanım oldu. En ücra ve en karanlık köşelerini seçiyorum gecenin. Kimseler görmesin istiyorum ağladığımı, kimseler bilmesin istiyorum. İçiyorum, ağlıyorum… şişeler, birer birer boşalırken gözyaşlarım daha da coşuyor sanki. O an, yaramaz bir çocuk gibi oluyorlar; söz dinletemiyorum onlara. Bulutların içinden; bardaktan boşalırcasına yağan yağmura, kafa tutuyor gibi akıyorlar sanki…

İşte o an…

Sen çıkıp geliyorsun karanlığın koynundan. Öyle bir bakışın var ki bana, hesap soruyorsun sanki. “Hani ağlamayacaktın, hani ben gittikten sonra bırakmayacaktın kendini. Dimdik ayakta duracaktın hani. Bu kadar mı acizdin? Tek başına yaşatamaz mıydın bu büyük aşkımızı? Benim, ardımda bıraktığım güçlü kadına ne oldu?” diyerek bağırıp çağırıyorsun. Ardı arkası kesilmeyen sorular soruyorsun sert bakışlarınla, ama; bir yaz yağmuru gibi çabucak geçiyor öfken…

Yanı başıma oturuyorsun sonra. Parmaklarınla, akan gözyaşlarımı siliyorsun. Başımı, göğsüne sıkıca bastırıp; geçti diyorsun usulca “geçti, bak yanındayım artık.” “Hiç gitmeyeceğim.” “Bırakmayacağım seni.” diyorsun. Saçlarımı okşuyorsun. Sımsıkı sarılıyorsun bana, sımsıkı… Titreyen ellerimle, yüzüne dokunuyorum; gerçek misin hayal mi... O an, bildiğim en gerçekten daha gerçeksin…

Sonra; bir kadeh de sen istiyorsun, bana eşlik etmek için. Hıçkırıklarla sallanan bu masa, şen kahkahalarla neşeleniyor o zaman. İnsanlar, tuhaf tuhaf bakıyor yüzüme. Bu kadar ağladıktan sonra, neden şimdi böyle gülüyor diye düşünüyorlar. Sanki deliymişim gibi, bakanlar bile oluyor ama; aldırmıyorum onlara. Bilmiyorlar ki; benim yüzümün ancak seninle güldüğünü, bilmiyorlar ki; gülen gözlerimin tek sebebinin sen olduğunu.

Güneş doğuyor sonra; ufukların ardından kasıla kasıla. Sanki doğuşu; marifetmiş gibi. Gülen yüreğime, zehirli bir hançer gibi saplanıyor sanki. Sonra “bak, nasıl parçaladım mutluluğunu” der gibi salınıyor gökyüzünde. Birden bire aralanıyor karanlık. Gözümün önünde bütün gerçekler, olanca çıplaklığıyla yatıyor. Dizlerimin bağı çözülüyor, çakılıyorum sanki oturduğum sandalyeye. Kalkıp kaçmak istiyorum, gitmek istiyorum oradan bir an önce; kimsenin beni bulamayacağı, güneşin hiç doğmadığı bir yere…

Sürünüyorum…

Ellerimle kazdığım toprağa kadar, sürünüyorum. Avuç avuç üzerine attığım toprağı, tekrar kazmak istiyorum. Olmuyor,,, üzerine attığım her toprak; gözyaşlarımla betonlaşmış sanki, ulaşamıyorum sana. Titreyen ellerimin gücü yetmiyor, sana ulaşmaya. Yetmiyor gücüm, seni oradan çekip çıkarmaya. Yetmiyor…

Çaresizce, uzanıyorum yanına; aramıza giren toprağa aldırmadan. Sarılıyorum sana sımsıkı, ama; üşüyorum. Kara toprak soğuk, çok soğuk. Sen de üşürsün…

Ne olur! izin ver; yanına kıvrılayım…
















Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İzin ver yanına kıvrılayım Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İzin ver yanına kıvrılayım yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
izin ver yanına kıvrılayım yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
karanlığın gölgesi
karanlığın gölgesi, @karanligingolgesi
3.1.2010 01:33:02
acı ve gerçek olan tek şey ölüm...
yazılarınız gerçekten çok güzel galiba yazılarınızın müptelası olacağım...

kaleminize derman..
efsun dalya
efsun dalya, @efsundalya
2.1.2010 01:27:45
gerçekler ve gölgeler

gölgesiyle yüzleşen her yürek acır ve kanar...

izdüşümler,iç kıyımlar, içten çıkamayışlar...

ezelinden kalbime yüksek ateşli bir karanlık çöktü
gülümseyişler zifiri geceye gebe kaldı...

vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim...

sevgiyle...


Leylà ÇAKICILAR
Leylà ÇAKICILAR, @leyl-cakicilar
2.1.2010 01:03:46
Yoğun acı ve yorucu süreç
Acıyı sevgi duyguları şevkati ile sarıp sarmalarken, sevgi ne büyük acı çekeceğini ifade etmiş.
kaçınılmaz.
hayatın gerçekleri.

Duygu yüklü emeği kutladım.
Sevgiler yüreğinize. Kalbiniz gülümsesin...
efsun dalya
efsun dalya, @efsundalya
2.1.2010 00:27:52
hüzün yürekte ağrılı bir dövme çok zaman....

ilgi ver özeninize çok teşekkür ederim

...............işte öyle..... ayılmıyor ki zaman

eyvallah
ahugazel
ahugazel, @ahugazel
2.1.2010 00:27:15
ah...çok acı...ama çok güzel...
tarih64
tarih64, @tarih64
1.1.2010 23:22:05
10 puan verdi
ne olur,bu kadar derin düşüncelere,kederlere dalmayın hayata bir güzel bakış atmaya yeniden başlamaya ne dersiniz?sevgiyle kalın.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL