15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1117
Okunma
DÜNYANIN EN CESUR KADINI
İngiliz şair William Morris, son Paris gezisinde; vaktinin büyük bölümünü Eiffel kulesinde geçirmeye başlamış. Yemeklerini orda yiyip yazılarını orda yazmış. Bir dostu kendisine; “ Kule galiba sizi herkesten çok cezp ediyor” deyince, Morris şu cevabı vermiş: “ Ne münasebet! Koca Paris’te o çirkin demir yığınını görmediğim tek yer burası da onun için burada oturuyorum.” ( Nevr post )
Nilay iki sarhoşun masasında muhabbet ediyor, dert dinliyordu. Onun görevi, müşteriyi hoşnut edip daha fazla içirmek ve hesabı kabartmaktı. Sarhoş müşterilerin taşkın hareketleri onu rahatsız etmiyordu. Yapılan tacizlerden ürün almaya çabalıyordu.
Elini, müşterinin elinin üzerine koydu. Apış arasındaki elin daha arsız bir şekilde ilerlemesini istemiyordu. Gerçi kaybetmediği hiçbir ziyneti kalmamıştı. Birkaç parça insanlık onuru onu hayatta tutuyordu. Çok içmişti. Bu gece kendisi de sarhoş olmak üzereydi. İki ayyaşı dinlerken kendi hayatı geçti gözünün önünden.
Küçük bir kasabada mutaassıp bir ailenin büyük kızı olarak gelmişti dünya’ya. Film gibi bir hayat yaşamıştı. Turgut’u tanıyıp, onunla kaçmadan evvel şimdi yaptığı işin çok daha düzgününü yapanlar bile, geç vakitlerde erkeksiz sokağa çıkanlar bile, kötü yola düşmüş kadınlardı onun için. Babası şöyle anlatırdı: Bir kasabada kimsesiz bir kadın yaşarmış. Kimseden korkusu olmayan bu kadın gece yarılarında bile sokaklara çıkıp dolaşırmış. Bu kadın niçin bu kadar cesur muş? Babası devam edermiş; “ Parası yok ki soysunlar. Düşmanı yok ki vursunlar. Kimseyle bir sorunu yok ki dövsünler. En fazla ırzına geçerler, kaybedeceği bir şey yok ki korksun.
Gözleri yaşarmıştı. Turgut’a kaçtıktan sonra kendisinin de korkacak bir şeyi kalmamıştı. Baba evindeyken çok çirkin bulduğu şimdiki ortamında artık rahatsızlık duymadan yaşıyordu. Çirkefe girdikçe normal geliyordu. Apış arasını kurcalayan adamların hiç mi kabahati yoktu? Ama kendisi için şu an en değerli insandı, ekmek parasıydı .. budalası bu tür insanlar. Belki onlarında önemli sebepleri vardı pavyon köşelerinde sürünmelerinin. Belki de kendisinden acınacak haldeydiler. Onların apış araları da para etmezdi ki. Çirkefe parçalar eklenmesinin sebepleri vardı mutlaka.
Teslimiyetçi bir ruh hali ile gözyaşlarını sildi. İki ayyaşla eve gidip gitmeme pazarlığına girişti. Pek çok geceleri başkalarının koynunda geçirip, nice iğrenç nefes ve nefislerin oyuncağı olarak yaşayıp gidecekti. Bu günkü gibi son paralarına kadar alacaktı sarhoşların. Ne zamana kadar? Tabii ki eti para etmeyene kadar. Dünya insanlarını üç ana gurupta toplarsak:
1. Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan küçük bir seçilmiş gurup.
2. Bir şeyin yapılmasını seyreden büyükçe başka bir gurup.
3. Ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık.
Nilay hangi guruba girerdi?
“ Kendini hak ile meşgul etmezsen, batıl seni işgal eder.” İmam-ı Şafi
Yoksa işgal edilmişlerin bulunduğu 4. gurup mu vardı?