8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1087
Okunma

İLİŞKİLER
Eşimin bana bayramda hediye ettiği, daha önce nasıl bakılacağını bilmediğim, duymadığım Atatürk çiçeği oldukça canlı görünüyordu. Yemyeşil yaprakları kıpkırmızı çiçekleri vardı.
Her gün , gözümün ucuyla bakıyor , solar mı acaba diye düşünürken , hemen bu düşüncemden vazgeçiyordum. Çünkü o hiç solacakmış gibi durmuyordu, bende onun için gidip bir çiçekçiden, bilgi alma zahmetinde bulunmuyordum. Bir ay yemyeşil bütün güzelliğiyle karşımda duran çiçeğim birden bire yapraklarının ucundan başlamıştı sararmaya, anca dayanabilmişti umarsızlığıma… Hemen acil önlemler almaya başladım, öğrendim ki fazla sıcak ortamları sevmezmiş balkonmuş onun yeri.
Hep bizim olacağını zannettiğimiz, arkadaşımız ,dostumuz ,eşimiz her zaman bizim kalabilir miydi !
Yaşamda hiç bir şeye tam olarak sahip olamazken , nasıl sahip olabilirdik. Bizi her türlü durumumuzda, yalnız bırakmayan arayan soran ,koşa koşa gelen arkadaşlarımız dostlarımız bizim nasıl olsa cebimde mantığımızı ,umursamazlığımızı nereye kadar görmezden gelebilirdi. Hep daha fazlasını isteyip yetinmeyip, kendimizi bir dağ olarak görüp, daha büyük dağların zirvesine dikeriz gözümüzü, sırada oradaki zirveyi ele geçirmek vardır.
Böyle sürer gider büyük dağ olma hevesimiz… Herkes tarafından bilinmeye başlar küçük dağları ben yarattım havaları…
Veren el her zaman üstün olmuştur, lakin her zaman verebilmek için biraz da almak lazım.
Siz gururun sadece kendinize mi ait olduğunu sandınız…
Evlilik imzasını attıktan sonra tamamıyla sahiplendiğimiz eşimiz bir ömür boyu bizim kalabilirmiydi , var mıydı bunun garantisi , onu nasıl olsa hep bizim sanıp iki kişilik planlar yerine tek kişilik planlar yaparak, sadece kendimiz için yaşayarak, zamanımızın oldukça uzun bir bölümünü ,saatlerce bir kitabın sayfalarına gömülerek ,bazen televizyon başında, bazen internet başında harcayarak, yalancı dostluklar arkadaşlıklar peşinde, egomuzu tatmin etmeye çalışarak, hep daha çok daha çok isteyerek, kendi halinde solmaya bıraktığımız eşimiz, hadi kalk hava çok güzel , saklı bahçede bi çay içelim ya da yürüyelim, yeter ki birlikte olalım dediğinde ,yapmam gereken işlerim var, bitirmem gereken bir kitabım, yetişmesi gereken bir yazım var, üstelik bir de Zeynep’e sözüm var, çarşıya çıkmamız gerek diyip defalarca kibarca red ettiğimiz eşimiz, hep bizi bekler miydi ,beklemeli miydi ?..
Kimse alınmasın, kimse kendini kandırmasın ,kimse kendini emek vermiş ,aldatılmış,
karşılığını alamamış, mağdur kadın, ya da erkek rolünü oynamasın…
Kararında ,zamanında, verilmiş sevgiden ilgiden kimse pişman olmamıştır, ne olmuşsa fazlasından taşmıştır…
İlknur Doğanay Özlü
24/ 12/ 09