3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1450
Okunma
Karlı ve soğuk bir kış gecesinin sabahında takvimler 20 Aralık 1985’i gösterdiğinde gökyüzündeki ruhum yeryüzündeki bedenine yerleşti.Dünyalar tatlısı bir annenin kucağında ilk gülücüğümü attım yeryüzündeki hayata.Babamın bana bakan gözlerindeki sevgi pırıltısıyla bir kahkaha daha.Onları ben seçmiştim. Gökyüzünden uzun uzun izledim her ikisini de.Annem gibi fedakar , babam gibi gerçek bir dost yoktu bana yeryüzünde.Bu sevgi nasıl anlatılır kelimelerle bilmiyorum. Çünkü biz minik ruhlar gökyüzünde konuşmayız hisseder ve yine sadece hissederiz bu duyguları.Gerek yoktur birbirimize anlatmaya,anlatmadan anlarız çünkü.Oysa yeryüzünde kelimeler var, anlatmak zorundayız ki Edebiyat varolabilsin.Bu yüzdendir dizelerim...
çocuk oldum
dizleri kanayan
önce elma şekerini yere düşürüp sonra oturup bir kaldırıma ağlayan...
oysa sizin dünyanızda her şeyim değişti.Bencilliği öğrendim.Yalanı ve ihaneti.
Canım yandı . Sustum...
Bu dünyaya alışamadım. Yaptığım şey, ona ayak uydurmak değil,onun bana ayak uydurmasını sağlamak sadece.Bu yüzdendir benim bütün kansız savaşlarım.
Bütün savaşlar , ihanetler , yalanlar, siyahlar burada, sizin dünyanızda var.
Gökyüzünde ise duymadan anlamak konuşmadan anlaşmak ve tertemiz bembeyaz bir hayat var.
Ve gökyüzündeki minik ruh elbisemi istediği an sizleri terkedeceğim.
İşte bu yüzden doğduğunuz günü bilseniz de öleceğiniz günü bilemezsiniz.
Çünkü ölümünüz -minik ruh’un- sizin elbisenizi seçtiği gündür.
Sevin.
Sevilin.
Sevinin.
Kötü sözler söyleyecekse diliniz
gökyüzündeki minik ruhları düşünün
ve lütfen susun...
Ayşe YÖRÜK
20.12.2009