5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1095
Okunma

1980 öncesi yıllar. Yer Anamur . Telefon yoktu her evde. Olan telefonlar da otomatik değil, yazdırmalı idi. Birkaç saati bulurdu konuşma sırasının gelmesi, Ve dakikalarla sınırlıydı. Televizyon yoktu her evde, bu kadar yaygın değildi, zamanın lüks eşyaları arasındaydı. Çocukları uzaklarda okuyan aileler hep bir kötü haber beklentisi ve merak içinde radyodan haberleri dinlerlerdi..
-- Yıllar öncesinden kışkırtılmalarla (provakasyon) başlayan mitingler le sokaklar dolduruluyordu. Baştan masum gibi görünen toplantılar(miting) düzenlenirdi. Fakat hep öyle kalmadı.
--Kardeş kardeşe, arkadaş arkadaşa, komşu komşuya , öğrenci öğretmenine , öğretmen öğrencisine düşman hale getirildi. Yaralanan ve ölenin olmadığı bir gün bile geçmez olmuştu. Öğrenci olaylarının olmadığı gün, saat yoktu. İnsanlar evlerinden dışarıya, alışverişe bile çıkamaz olmuştu. Çalışanlar can korkusuyla işlerine gidip geliyordu. Velhasıl İnsanlar kendi gölgelerinden bile korkar durumda yaşamaya çalışıyorlardı.
--Bu şartlar altında aileler çocuklarını başka illerdeki az sayıda bulunan üniversitelerde okumaya gönderiyorlardı. Üniversiteler ise kaynayan bir kazandı adeta. Liselerin ısınmaya başladığı dönemde ben de yatılı okuldaydım. Bizim okulumuzda bile büyük bir toplantı olmuştu ki dışarıdaki liselerin durumu daha içler acısı idi. Allah o dönemdeki kadar kötü günleri bir daha yaşatmasın bu millete.
--Okuldayken bir üst sınıftan çok saygıdeğer bir Abla vardı. Hatıra defterime yazdığı yazı:
“Canım kardeşim, meslek hayatına atılmamıza az bir zaman kaldı. Yardıma muhtaç binlerce hastamız bizi bekliyor. Onlara yardım edebilmek, onların kalbini kazanmak, sağlığını yerinde görmek en büyük sevincimizdir. İnsanlığa milletimize vatanımıza yararlı birer insan olmak en büyük emelimizdir. Milletimiz vatandaşımız bizden yardım bekliyor, çalışma bekliyor. Bizler ise birbirimizi kırıyoruz. Gençlerimiz birer vatan haini oluyorlar. Dileğimiz bütün gençlerimizin gerçeği görmesi ve bilinçli olarak hareket etmesidir”
-- Geçen yılın takviminde 12 Eylül yaprağında, tarihte bu gün bölümünde sadece iki cümle vardı;
1- TSK yönetime el koydu
2- Çaylakların gitme zamanı. Bunu Okuduğum zaman acıyla gülümsedim.
-- Çaylaklar biliyorsunuz leşle ve kanla beslenen kuş türü. Ve masum insanların daha doğrusu öğrencilerin kanıyla cesediyle beslenenler çok oldu o dönemde. Yüzlerce öğrenci ve masum insan katledildi. Yazık ki o kanlı günler çabuk unutuldu. Ya da unutturulmaya çalışılıyor. 12 eylül ile demokrasinin yara aldığı söyleniyor. Hayır yara almadı diyorum. Yapılan belki birkaç yanlış dışında cehennem hayatından bir dönüş yaşandı o dönemde.
O kadar yanlış da solda sıfır kalır doğruların yanında. Allah bir daha öyle belalı günler göstermesin bu millete.
Aradan çok değil, 25-30 yıl geçti. Ve insanoğlu közü eliyle tutmaz, tutmak için maşa kullanır. Birileri kazanı kaynatmak için ya habire odun atar altına ya da ateşi körükler durur. Sonra da geçer karşısına kıs kıs güler. Provakasyonlardan uzak durmamız, birey olarak da millet olarak da bizim iyiliğimize olacaktır.
Huzurlu kalın, sağlıklı ve mutlu kalın.
Saygılar..
Birsen ERKÂN