4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
621
Okunma

Küçüktük, ufacıktık..
Dizlerin dibine diz çöker, dinlerdik heyecanla bizi dizlerinin dibinde diz çökertenleri. “Bir varmış” derlerdi; varları düşlerdik varlık hülyalarıyla… “Bir yokmuş” derlerdi; olmayanın peşine düşürürlerdi. Evvel zamanlara uğrar, dere tepe düz gider, anamızın beşiğini de sallardık hatta her zaman.
Büyüdük biraz biraz… Aynaların esiri, ütülerin ikizi olduk.
“Leyla” dediler; “Mecnun” düşledik uyanmamacasına… “Mecnun” dediler çöllere düştük çaresizcesine… Dağların fethini “Kamber” ile, kör kuyuların nem kokusunu “Yusuf” ile yaşadık sürekli…
Daha da büyüdük… Önümüze bakınca anladık ki; hala “Dere tepe düz” gidiyoruz. Arkamıza baktık ki bir de ne görelim? Bir arpa boyu yol gitmişiz sadece…
Hayatın da geçip gitmekte olduğunu fark ettik. Sinir olduk, öfke dolduk… Eşeği eşikten, bebeği beşikten düşürmeyi de ihmal etmedik o titrek ve muhteşem ruhumuzla.
İntikam dedik, kin dedik sanki içimizdeki sesle. Dizimizin dibine, biz diz çöktürdük bu kez mini minileri. “Bir varmış” dedik; varları düşlettik için için gülerek… Sonra “Bir yokmuş” dedik; yokların peşine düşürttük içimizdeki aradığını bulamamışlığın çılgınca tepkisiyle…
Onlar da büyüdü biraz biraz…
………………………………………..
Sonra mı? Yıllar hep yılları kovaladı... Bu kısır döngünün içinde döndü durdu insanlar kadınıyla erkeğiyle…
………………………………………….
İnsanlar kadınıyla erkeğiyle dönerken şu an fark ettim ki; ben de insan olduğuma göre, benim de başım dönmüş..
Hatta kendim de dönüyorum…
Dünya gibi…