9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
876
Okunma

İnsan olmanın anlamı, doğmak yaşamak ve ölmek demektir. İnsan hayatının bu üç gerçeği, iman etmiş insana "kul" bilincini aşılarken, bir diğer yandanda, imtihan içinde imtihanlara tabi tutarak, ebed hayatımız adına yaşam projemizi belirliyor.
Şu koca dünyada yaşıyorum diye aldanıp, yasasız yaşayıp, manasız ölen kulların ne büyük yanılgıda oldukları,ahiret aleminde anlaşılacaktır. Ve yargılanarak ebed bir mahkumiyetle cezalandırılmaları, kaçınılmaz olacaktır.
İçinde yaşadığımız dünya da "egemen"ve "küresel"güçlere bakan milyonlarca insan, kendini Allah’hın nazarında değersizleştirip,Allah’ın yetkilerini yine Allah’tan çalarak, "ideolojik" güçle kendini ilahlaştırıp ,sadece kendini medeni öncü olarak gösterip,"medeniyeti,medeniyetin dışında’ kullanarak, hak ve özgürlükte tek güç olduğunu zorla kabul ettirip, her alanda tek doğru olduğunu ilan edip, tüm insanlığı bir ahtapot gibi sarıp, içine çekmeye çalışmaktadır.
Bunların bir bölümü, yıllardır islam, vatan ve bayrağa karşı açtıkları sinsi laik savaşın mağlubiyeti altında,maskeleri yarıya inmiş olarak ,halka ve adalete hesap vermek için yargılanmaktadırlar.
Ülkemiz dışarıdan sızan bölücüleri yok etmeye çalışırken, meğer köstebek bizim içimizde beslenirmişde ,bizler habersiz olarak aldatılırmışız yıllardır. Uzun zamandır devam eden bu kargaşada,güneydoğu bölgemizin dinmeyen sancısı olan bölücülük,despot bir entrika ve illegal güçlerin kirli elleri altında, bu ülke insanını birbirine kırdırdı haince. Arşivlere bakınca özellikle 80-90 yıllarında şehit vermediğimiz ,annelerin yüreğinin yanmadığı,bir gün bile yok. Ve yine bunun en büyük zararını bölge insanı gördü ve yaşadı yazık ki...
Bunun temelinde,bağımsız bir kürt devlet kurma planı olduğu, safsatatan başka bir şey değil. Bunu başarmalarıda mümkün değil zaten. Zira ülkeye saldıranlar, Ermeni lobisinin, ’inançsız-oligarşi" zihniyetine mensup,insanlığın dışında bir yaşam sürdürmekte olan, zavallı bir avuç yaratık sadece.
Türkiye"miz, coğrafi olarak Asya ve Avrupa bölgesinin, hem kilidi, hemde anahtarı olarak önemli bir toprak bütünlüğüne sahiplik etmektedir.Ülkemizin karış karış şehit kanlarıyla yıkanmış olduğu bu toprakların üzerinde, vatana hainlik planları kuran insanların varlığı, ne kadar büyük bir ızdıraptır. İşin en acı rarafı bunların Türkiye’yi bir ağ gibi sarmış olmaları.
Terör dediğimiz şey,Ermeni lobisinin iç ve dış güçlerle birleşip, masum güneydoğu halkını hedef gösterip,halkı kin ve nefrete sürüklemesidir. Müslüman türk halkı olarak bu oyuna gelemeyiz,gelmemeliyiz..
Yıllar öncenin arşivine bakınca ,halkın seçip Meclise taşıdığı bir hanımefendi Merve Safa Kavakcı’nın sırf başörtüsü yüzünden "haddini bildirin bu kadına" emriyle parlemeto dışına atılması ne kadarda derin bir acı. Bu kadın ne bir zanlıydı ,ne bir vatan haini, ne bir sabıkalı. Hiç biri değildi.Tek suçu, müslüman olup başörtüsüyle başarıya ulaşmış,George washington Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakülte"sinde öğretim görevlisi bir kadın olmasıydı.
Bu günse, yaşanılan tüm bu gerçekleri ,hiç yaşanmamış olarak kabul edip unutmamızı istiyorlar bizden...Geçmiş tarihimiz sanki ak ve pak bir sayfaymış gibi, silgiye ihtiyaç yok diyorlar. Bizden, demokrasi adına çaldıklarını,yine demokrasi adına bize vereceklerini iddia ediyorlar. Biz sizinde hakkınızı savunuruz diyorlar hala. Biz en son kuşağız. Biz böyle bildiysek,atalarımızın neler çektiklerini, düşünmek bile istemiyorum. Şimdi ise kendi Meclisimizi darbesiz ve zorbasız seçiyoruz...
Kısaca gerçek şu ki,Cumhuriyet kurulurken benimsenip kabul ettirilen Avrupa modeli yaşam ve yönetim şeklinin,şimdilerde yine sol kesim tarafından şiddetle rddedildiğini,görüyoruz.
Bir diğer acıda Atatürkü"ün kurduğu ideolojiyi,kendi emelleri uğruna evirip çevirip yeniledikleri,kendi siyasi tarzlarını kabul ettirmeye çalışmalarıdır...
Atatürk hayatta olsaydı eğer,kendisinin kurduğu partide görev yapan şu andaki hiç bir bürokratı
asla kabul etmezdi..Tümünü ihrac ederdi...Darbeci,yasakçı,despot,atasını tanımayan ve milletine uzak bir idare onun öngördüğü bir hizmet değildi...
İşte tam bu noktada şeytanın bir nimet olduğunu düşünürsek yanılmış olmayız. Zira insanın kendini şeytanlaştırıp, şeytanı dahi arka planda bırakarak, insanları saptırması öyle açık bir gerçektir. Şeytan lanetlenmiş bir varlık olarak kıyamete kadar insanları saptırmak için savaşırken,kendi kendini şeytanlaştırıp, Allah’ın gadabını alan insanoğluda,insanı şeytanlaştırmak için amansız bir mücadele veriyor. Piyasada, büyük insanlar ezelden beri, küçük şeyleri taşımayı kendilerine yediremediğinden, zayıfları bir maşa olarak kullanıp bütün kötü işlerini bu yolla eyleme geçiriyorlar.
Kulunu her şeyden çok seven Allah (cc) insanın şirke düşmesine olan gadabının sebebi ,kulun kendini değersizleştirmesindendir. Bu gün yeryüzünün hiç bir köşesinde huzur kalmamıştır. Alemlere Rahmet kaynağı olarak gönderilen Hz.Muhammed (sav), bu günleri bin dört yüz yıl önce haber verip tüm insanlığı uyarmıştır.
Ancak kapitalist güce sahip olan insanlığın gözleri görmez,kulakları işitmez,ve dilleri doğruları söylemez olmuştur. Kökleri Avrupa’da olan ve yine Avrupa’dan yayılan bu şirk buhranı, tüm insanlığı önüne katıp, bir bilinmezliğe sürüklemektedir.
Bu birlikler değerler üzerine değil,çıkarlar üzerine kurulmuştur..İnsanlığın eylemden önce aklını düzeltmesi gerekir.Bunun içinse islami düşüncenin benimsenip, karanlık buhranından çıkmak tek kurtuluş yolu olacaktır.
Ancak nasıl? Sözde modern Avrupa tarzı, aslında tam bir bataklık olup, bulaşan her varlığı içine çeken bir çamurdur.Topraktan yaratılan insan,yine toprakta savaşan bir canavara dönüştürülüyor yani.
Kendi tanrısını atayan kul, uyuyan, unutan ve görmeyen bir Allah isteyerek, oradan çalıp, buradan kaçırarak şirkin diyer yüzünde helak olup gidiyor. Bu bataklıktan kurtulmanın yolu, inanan müslümanların birliğiyle Kur"anın ve vahyin gölgesinde birleşip, islam devletlerinin güç birliği yapmasıyla olacaktır. Avrupa birliğinde tek bir müslüman ülke barındırılmazken, müslümanların birbirlerine bu kadar mesafeli ve uzak durmalarıda ayrıca acı veren bir tablo.
Sonuçmu; batı dünyası yanlışlar üzerinde yaşadı ve büyüdükçe büyüdü...Doğu dünyasıda, doğrular üzerinde uyududa uyudu.
Uyanın artık...Sabah oldu....