16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1824
Okunma

Sokak lambası altında, yaz sıcağında titreyen köpekler gibiyiz. Ne yana dönsek rezil ve sefil bir yokluk içinde kıvranırız. Okşayan ellere hırlar, okşamayanlara havlarız. Ne kadar aciz yaratıklarız…
Nedir bizi içine çekip boğan bu yalnızlık?
Kişilik boşluklarından kaynaklanan anlamsızlıkları çözebilmek için kaç kişilik ‘kişilik’ harcamak lazım gelir bu bünyelere?
Anlamıyorum, anlamıyorsun, anlamıyor… Anlamak için kaç kere hatim etmek lazım bu kıblesiz kelimeleri?
Otuz üç kere anlamıyorum,
Otuz üç kere anlamıyorsun,
Hiçbir zaman anlamıyorlar...
O mutsuz bir insan, ben mutlu bir insanım.
Ben mutsuz bir insanım, o mutlu bir insan.
İki ucunda mutluluğun dengesizliği hâkim ince bir değnek…
Ben mutsuzsam o nasıl mutlu olabilir ki?
Mutluluk, kitap adı olmaktan çıkmalı. Ben mutlu olmalıyım, hiçbir insan olmamalı…
Peki, ne zaman insan olabildik biz bu karmaşada?
Ben insanım diyebilecek yüreğe sahipsek, neden her muharebe meydanından isimsiz çıkıyoruz? Bizler de isimler kazansak ya büyüklerimizden!
Biz ki zaman denen boğayı yerle bir etmişiz tek gülüşümüzle…
Sen bugün dürüst oldun dostlarına karşı, kişiliklerin satıldığı seçim meydanlarında,
Senin adın bundan sonra vefa olsun.
Sen bugün adam gibi sevdin içki kokan ağızların kenarında,
Senin adın senden uzak aşk olsun.
Sen bugün layığınla öldün yalanların ve çalıntı meyvelerin posasında,
Senin adın en sonunda Âdem olsun…
Sıfatsız insanların yüklemleri olmak istediğinde, gizli özne konumuna düşersin hep.
Düşürürler…
Oysa “Ben” diye kullanmak ister gönül bu gereksizlikleri. Her bencil adımla suçlanıp dışlanırken toplum denilen sefiller meyhanesinden,
Bir adet karışık duygu kokteyli istenir pisboğazlardan geçirilmek için.
Kir yemek borusundan sökülür de mideye kadar inerse,
İşte o zaman bahanemiz olur dertlerimizi kusmaya bu yurtsuz sıvı sağanakları…
Bir de kalemin vardır ya, en acısı odur. Kelimelerden Babil kulesi yapar da dağıtıverirsin halkın dilsizliğine. Dağılan kelimeyi alan başlar döktürmeye:
Otuz üç kere yazarım
Otuz üç kere yazarsın
Hiçbir zaman yazamazlar…
Aydın AKDUMAN, 30 Temmuz 2007.