Kağıt üzerinde yürüyen devlet

Devletleşme felsefesini,laik anlayış üzerinde, ladini bir esasa dayandıran ve bu konuda uzun bir süre takıye yapan devletin arka yüzü ,vatandaşa olan güvensizliğini belge evrak, belge evrak, yönetmelik yönerge ,kanun tüzük diye diye kendini ayakta tutmaya çalışıyor.Bir de yetiştirdiği insan profiline bir az baksa…

Halbuki Devlet; Hak- Adalet, Eğitim-Öğretim ,Üretim ve Ticaretle ayakta kalır, gelişir, büyür olgunlaşır,tabiî ki haddini bilmezlerin yakasına da kanun yapışır.Bakın gelişmiş dünya devletlerine Demokrasi-Ekonomi-Bilim/Bilişim peşine düşmüşler,günbe gün her şey insan için bakış açısını hayatın merkezine oturtmaya çalışırken, biz ise evrak peşine düşmüşüz halbuki hile hurda peşinde olanlar öyle sinsi kimselerdir ,öyle şeytani bir zekaya sahipler evraklarını öyle düzenli hazırlıyorlar ki “minareyi çalan kılıfını da uydurur ”cinsten olup kolay kolay yakayı ele vermezler.Hayali ihracat vurguncularını hatırlayın, sahte faturaları bastıran şebekeler, naylon fatura terimini dilimize kazandıran hilekarlar,onları yakalamak için görünmez dedektif olmak lazım. Ondan dolayıdır ki İlahi Kontrol Memurları görünmezdirler, yoksa onlara dahi hile yaparlardı.
Biz vatandaşımıza;
Yalan söylememeyi,
Hırsızlık yapmamayı,
Adaletten ayrılmamayı,
Zenginin malında fakirin hakkını olduğunu,
Sevgi saygının önemini,
Vatandaşlığın hak ve ödevlerini,
İnsan olmanın ayrıcalığını,
Anlatıp öğretip yaşayabilseydik, bizim birbirimize olan güven duygumuz olumlu yönde olurdu bu da bir millet için aranan en önemli özelliktir.
Bu özellikleri,Okullarımız kazandıracak,Diyanetimiz takviye edecek,Sivil Toplum kuruluşlarımız olgunlaştıracak. Dermekler,Odalar,Vakıflar,Sendikalar kime ne görev düşerse,başka türlü düze çıkmamız mümkün değil, hayal demiyorum çünkü bir çok hayal gerçeğe dönüşebiliyor.
Hani ABD vatandaşı ,AB vatandaşı,Arabı ,Farsı… denilince kendilerine özgü bazı tipik özellikler çağrışım yapıyor, iyi yada kötü,acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denilince akla nasıl bir insan profili gelir.
Devletini seviyor mu?
Milletini seviyor mu?
Vatandaşını seviyor mu?
İnsanlığı seviyor mu?
Kendine özgü prensipleri var mı?
Medeni cesareti hangi düzeydedir?
Bu soruların cevaplarını ah bir bilsek, dert etsek o zaman çok şey değişir?
Bu tarzla toplumu yetiştirip yönlendirmek gerekirken biz daha çok sloganik ifadeler ve terimlerin peşine düştük ama kayda değer bir fayda sağlayamadık maalesef,
Memlekette hırsız arsız yetişti,
Değişik yönleriyle ayrımcılık tohumları atıldı,
Vatandaşımızın devlete olan güveni sarsıldı,
Uyuşuk bir gençlik yetişti,
Yer altı dünyasının kadrosu branşlara ayrıldı,
Dağ kanunları peyder pey geçerli hale geldi,
Doğrusu bunun farkına varanlara ne mutlu diyorum, hala bu sıkıntıların farkında bile olmayanlar var maalesef.
O zaman bir an önce kendimize gelmenin zamanı geldi de geçiyor.İnsana hizmet etmenin bir ayrıcalık olduğu inancını bir an evvel meziyet haline getirmek dileğiyle yoksa günden güne kayıp ederiz.Bizim Avrupalıya Amerikalıya benzeyerek adam olmamızı bekleyenlere yazık ki ne yazık diyorum, Biz Anadolu insanıyız,Avrasyalıyız Doğunun duygusallığı-Mertliği, Batının Bilimi-Teknolojisi yitik malımızdır her ikisine de sahip çıktıkça varlığımız dünyada hissedilecek.
Devletimizi evraklara teslim ettikçe …ettik, yaptık/ yapacağız, edeceğizle birbirimizi daha çooook aldatacağız.
Ülke olarak
Dünya ölçülerinde yapılan PİSA sınavında OECD(Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) ülkeleri(Otuz gelişmiş ülke) arasında sondan ikinciyiz
Avrupa insan Hakları Mahkemesinde dosyamız kabarık
*Fert başına düşen milli gelirimiz iyi gözükmüyor
Bütün evrakların dört dörtlük olsa ne yazar! daha ne diyeyim… iyi ki kanaatkar, mütedeyyin bir toplumuz inanın çoktan darmadağın olmuştuk.

Selam ve sevgilerimle
e.kaya