3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
693
Okunma

İnsan, bazı şeylerin, kendi başına hiç gelmeyeceğini zanneder.
Hiç yaşlanmayacak.
yaşlanıyorum ama hala yaşlının genciyim diye avunuyorum.
Hiç hastalanmayacak.
en çok buna gülerim işte. Son 10 sene içinde 5 ameliyat. Ama hala rektifiye diye bakıyorum olaya ve kendimi şanslı görüyorum.
Manevi kayba uğramayacak.
peh..!!! Diyip geçiyorum.
Maddi kayba uğramayacak.
2 hafta öncesine kadar aynı fikirdeydim. Ta ki İstanbul da 900 TL gibi bir rakamım buhar olup havaya uçana kadar. 5 kişi günlerce kafa patlattık, nasıl olduğunu anlayamadık. FBI-CIA de anlayamaz, öyle bir olay. Bu kadar ustaca yapılmış madem, helal olsun, güle güle harcasın. Ve kimse benden önümüzdeki 10 yıl zekat ya da fitre beklemesin, toptan ödemiş oldum dedim.
Kaybetmem ya da benim başıma gelmez diyorsunuz. Ama oluyor. En son akla gelen de ölüm. Hayatımdaki 3 muhteşem kadının 2 tanesini ölüm aldı. Anneannem ve babaannem. İsyan etmedim çünkü yaşlıydılar. Şükür ettim, Tanrı aileme sıralı ölüm verdi diye.
20 seneden fazla oldu, özlüyorum.
Hayatta kalan tek muhteşem kadınım annem.
Fark etmediği zamanlarda bakıyorum, yok canım, daha ölüm ona uzak diyorum.
Hayatınızda bazı dönemler vardır. Geçer gider. Dönüp baktığınızda neden? Sorusunun yanıtını bulamazsınız, bir türlü.
Annemle yaşadığımız böyle bir dönemimiz var. Öyle bir zamandı ki, bir suçlu bulmam gerekiyordu. Parmağımı havaya kaldırdım, ucunda annem duruyordu. Hep yanımda olduğunu ve etrafımda parmağımın ucuna takılacak başka bir insanın zaten olmadığını göz ardı ederek karar verdim: suçlu annem.
Ben onu ittim. O sustu. Bekledi. Yanlışımı anlayabileceğim şartlara gelmemi bekledi. Asıl suçluyu, kendimi, bulacağım zamanı bekledi. Sabırla. Yıllarca.
Asıl suçluyu bulduğumda da kendimle hesaplaşmama ve barışmama yardım etmek, destek olmak için yine parmağımın ucunda bir tek o vardı.
Arkadaş olalı o kadar uzun zaman oldu ki, hatırlamıyorum bile. Her Salı akşamüstünden anneme gidiyorum. O gece orada kalıyorum. Babam çok mutlu bu düzenden. Aynı gece o da izinli. Dışarıda yemeğe kalıyor.
Önce son dedikoduları iletiyoruz birbirimize. Sonra 2-3 el kanasta oynuyoruz. Saat 18.30 civarı mutfağa geçiyoruz. İkimizin de canı mutlaka bir şey çekiyor, son dakika. Dolapta orduyu doyuracak miktardaki yemekleri yok sayıp, hazırlığa başlıyoruz. Annem sigarasını yakıp oturuyor. Önce onun kırmızı, benim beyaz şarabımızı koyuyorum sonra tezgahın başına geçiyorum.
Bir yandan yemek yapıp, sohbet ederken bir yandan gözüm takılıyor yine fark etmediği anlarda. 70 yaşında. Hala çok güzel. Hala dinç. Hala muhteşem.
Yok diyorum. Ölüm o’na uzak.
Ne annem, ne ben, ne de bu yazı da anlatılanlar kimseyi ilgilendirmez.
Ama bir yerlerde, benden başka bir yerde, izi kalsın istedim.
Gözlerime takılacak muhteşem bir kadın bulamadığım zamanlarda okumak için………..
"Anılar hayatın en kalıcı ve en gerçek yönleridir…" (Yürek Sürgünü, Mehmet Eroğlu)
Eser Aslanlı
izmir