6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1539
Okunma

Anne olmak sanırım lütfedilen hazinenin görünen ilk parıltısı… Asıl hikâye anne ile çocuğu yaşam ile ölüm arasında yoğuran kargaşada saklı olsa gerek… Bir armağanın ilk an ki sevinci hiçbir zaman sona kadar kalamıyor zaman mutlaka tortularında kamçılıyor duyguları… Ve bundandır ki bebeğin ilk doğuşundaki huzuru hiçbir anne ve çocuk saklayamamıştır sona dek… Bu olguyu doğuran sebep yaşam mı insanlar mı yoksa zamanın ellerine teslim edilen duyguların savrukluğu mu bilinmez…
Çocukken saklambaç oyununu hiç oynayamazdım… Çünkü saklanamazdım sonrası meçhul olan gölgelere… Hem korkar hem de sobelendikçe içimde bir yerlerde bir dağın yandığını hissederdim… Yağan dağımın eteklerine biriktirirdim yanaklarıma ekemediğim gülüşlerimi… Belki de çocukluğunda hiç oyun oynayamayan anneciğime bir yansımaydı bu davranış şeklim…
Şimdi yavruma yanan dağımın zirvelerindeki kardelenleri büyütüyorum;
Kardelenin güneşe aşkı kadar yaşama güçlü ve inanan bir duruşu olsun diye…
Kendi zirvesinde atlasa da toprağa da bakabilecek kadar insan olabilsin diye…
Ve ruhundaki ırmağı özündeki besteyle sulayabilsin diye…
Yavrucuğum hiç bilmeyecek saklambaç oynarken korktuğumu… O, çocukluğunu oyunlarla, masallarla, gökkuşağının en güzel renkleriyle yaşayacak… Nasıl olsa büyüdüğünde renklerin dünyasını kendi yaşamına yansıtacak kadar özgüveni olacak… Nasılsa büyüdüğünde penceresinden kocaman dünyaya kocaman bakışlar atacak kadar donanımlı olacak…
Biz büyüdükçe içimizdeki çocuğun ruhumuzu tarayan elleri daha çok değer sessizliğimize… Ve keşkeler ülkesinde duraklar çoğaltırız yılların anlayamadığımız geçiş güzergâhında… Bu geçişler kestikçe düşlerimizi, ellerimizi, yüreğimizi ya erirken biteriz ya da eridikçe güneşe dokunacak kadar anlam oluruz ki bunu başarabilen zaten aldığı nefesin hakkını verebilendir ve şans kavramına sahip olabilendir…
Keşke anneciğimin kokusunu kundağımın cebinde saklama şansım olsaydı…
Keşke anneciğimin sütünde bulduğum sadakati, şefkati, sıcaklığı o tanımsız koruma zırhını büyürken avuçlarımda bulsaydım…
Keşke çocukken tanıdığım renkleri umudun fırçasıyla masalımın tablosunda kullanacak kadar cesur olsaydım…
Yoksa tüm bu keşkeleri doğuran duyguları beslemek yerine daha cesur daha bencil daha kindar ve daha mı?...
Şimdi düşünüyorum da asıl kayıp büyürken kaybettiklerimizde saklı… Düşlerimiz iç dünyamızdaki çocuk zırhımız kadar güçlü olabilseydi belki de gerçeklerimiz hiç bu kadar hasarlı ve silinmeye hazır olmazdı…
Mehtap ALTAN
29.09.2009