Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
çigdem
çigdem

Gün Yirmi Dört Saatti

Yorum

Gün Yirmi Dört Saatti

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1065

Okunma

Gün Yirmi Dört Saatti

Dışarıda yağmur zamanıyken, saatler bayramın ertesini gösteriyordu. Takvimler yırtılıyordu, ömrümüzden arta kalan günlerin üstüne hesaplar görülüyordu. Göçmen kuşları, uzak iklimlere merhaba demek için hazırlık yaparken görüyordum. Dağlar, kışa hazırlanıyordu. Değil mi ki hayat her gün yirmi dört saatti, kaçı bana aitti? Başkalarıyla örülmüş ve sosyal bir varlık olduğumu ispatlama çalışırken kaç kere kendimi ıskalamıştım, kaç trende kendimi kaçırmıştım?
İçimde kaç kış, kaç bahar geçmiş; nice şiirleri ezberleyerek şairlik düşüne yatmıştım. Yazan insanların, ya dış dünyayla ya da kendileriyle kavgası vardır diyordu okuduğum bir yazı. Kendimden kaçtığımda tek sığınağımdı yazı. Her satır arasında kendimi ya da kendim gibileri arıyordum.
Dışarıda yağmur zamanı, içimde insan olmanın sancısı vardı. Sevincim bir çocuk neşesi kadar değildi. Hayattan çok beklentisi olan insanlar, anı kaçırmaya mahkumdu. Ya geçmişin ya da geleceğin esiri olarak; özgür gibi yaşanıyordu günler. Etrafımıza örülen demir parmaklıkları göremiyorduk. Hapiste yatanlardan kendimizi şanslı sanıyorduk. Parmaklıklar, kendi arzularımızdı bilmiyorduk.
İçimde kaç deprem, kaç sel oldu kimdi görmedi, bende görmelerini istemedim. Şairlik düşüne yattığım günden beri gördüğüm rüyaları hayra yormaya çalıştım. Kah Veysel oldum kalp gözünü açtım; kah Yunus oldum derviş kılığına büründüm.
Modalarla şekillenen hayatımızda giyim tarzını bile modacıların, saç şeklini jölelerin belirlediği bir dünyada değil mi ki gün yirmi dört saatti, kaçı bana aitti?

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gün yirmi dört saatti Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gün yirmi dört saatti yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gün Yirmi Dört Saatti yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
müget
müget, @muget
21.9.2009 19:49:18
10 puan verdi
Başkalarıyla örülmüş ve sosyal bir varlık olduğumu ispatlama çalışırken kaç kere kendimi ıskalamıştım, kaç trende kendimi kaçırmıştım?
.......
Yazan insanların, ya dış dünyayla ya da kendileriyle kavgası vardır diyordu okuduğum bir yazı. Kendimden kaçtığımda tek sığınağımdı yazı
......

hayatın ne kadarını kaçırdık elimizden..hapistekilerden dakha mı şanslıyız..?????

yazıyoruz, kavgamız kendimizle mi, yoksa dünya ile mi?
...
sevgili çiğdem;

kavgasız olur mu? kavga ruhun gıdası...elbette şiidetten söz etmiyorum..çelişkileri anlamaya çalışmaktan, hatta, üstüne çelişki yaratmakatan bizzat..
yoksa nasıl gelişiriz...

yazmaya ve yaşamaya devam::)))
neşeyle..
sevgilr tebrikler..

pinhan09
pinhan09, @pinhan09
21.9.2009 18:06:41
gercekten cok guzel olmus elınıze yuregınıze saglık :) bu omur hep baska kaygılarla gecıyor fark edısler ıse hep dedgnz gıbı tren kactıktan sonra anlasılıyor.umarım hayatta hep iykileriniz olur .hayırlı bayramlar :)
meselci
meselci, @meselci
21.9.2009 17:51:27
Dışarıda yağmur zamanıyken, saatler bayramın ertesini gösteriyordu. Takvimler yırtılıyordu, ömrümüzden arta kalan günlerin üstüne hesaplar görülüyordu. Göçmen kuşları, uzak iklimlere merhaba demek için hazırlık yaparken görüyordum. Dağlar, kışa hazırlanıyordu. Değil mi ki hayat her gün yirmi dört saatti, kaçı bana aitti? Başkalarıyla örülmüş ve sosyal bir varlık olduğumu ispatlama çalışırken kaç kere kendimi ıskalamıştım, kaç trende kendimi kaçırmıştım?
İçimde kaç kış, kaç bahar geçmiş; nice şiirleri ezberleyerek şairlik düşüne yatmıştım. Yazan insanların, ya dış dünyayla ya da kendileriyle kavgası vardır diyordu okuduğum bir yazı. Kendimden kaçtığımda tek sığınağımdı yazı. Her satır arasında kendimi ya da kendim gibileri arıyordum.
Dışarıda yağmur zamanı, içimde insan olmanın sancısı vardı. Sevincim bir çocuk neşesi kadar değildi. Hayattan çok beklentisi olan insanlar, anı kaçırmaya mahkumdu. Ya geçmişin ya da geleceğin esiri olarak; özgür gibi yaşanıyordu günler. Etrafımıza örülen demir parmaklıkları göremiyorduk. Hapiste yatanlardan kendimizi şanslı sanıyorduk. Parmaklıklar, kendi arzularımızdı bilmiyorduk.
İçimde kaç deprem, kaç sel oldu kimdi görmedi, bende görmelerini istemedim. Şairlik düşüne yattığım günden beri gördüğüm rüyaları hayra yormaya çalıştım. Kah Veysel oldum kalp gözünü açtım; kah Yunus oldum derviş kılığına büründüm.
Modalarla şekillenen hayatımızda giyim tarzını bile modacıların, saç şeklini jölelerin belirlediği bir dünyada değil mi ki gün yirmi dört saatti, kaçı bana aitti?



........................

özlemişim bu kalemi okumayı
dokumayı.

mutlu bayramlar
çiğdem.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL