6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
506
Okunma
Sigaraları dağıtırken, egosunu tatmin ediyordu. Onu, el üstünde tutmaları hoşuna gidiyordu. Yeni kimliği sayesinde itibarı artmıştı. İnsanlar, giysilerin içindeki insana değil, giysilere saygı gösteriyorlardı sanki.
Kadir, askerliği dışında köyünden uzak yerlere gitmemişti. Bağlı bulundukları şehire ise ancak çok hastalandığında veya güz sonu evde hazırladıkları yöresel ürünleri satmak için panayıra giderdi. Bunun dışında, şehire pek gitmezdi.. Kemal’ in anlattıkları onu cezp etmeye başlamıştı bu gelişinde. Onu dinlerken, ağzı açık kalıyor ve o yaşamın içinde kendini buluveriyordu.
Nur topu gibi bir kızı oldu. Onun yumuk ellerine ve melekleri andıran pembe yüzüne baktıkça, geleceğini güvene almanın zorunlu olduğunu hissediyordu. Köylük yerde, ne uzuyor, ne de kısalıyordu. Ama Kemal Ağabeyi öyle miydi ? Ceplerinde deste ile parayla geziyordu.
Birden karar verdi. O da gitmeliydi Almanya’ ya. Ertesi akşam Kemal’in yanına oturdu. Ona düşüncesini anlattı. Ondan yardım etmesini istedi. Kemal’ in de cevabı olumluydu. "Elinden ne gelirse" yapacağını söyledi.
Ucuz işgücüne sahip Türkiye’ den gelecek gariban işçilere çok ihtiyaç vardı o zamanlar. Türkiye’ den her gelen işçi “ Guten Tag “ “Günaydın “ İle giriyordu.
Kemal gitmişti. Onun gidişinden bir ay sonra Almanya damgalı ve Kemal’in adının yazılı olduğu bir zarf geldi. Heyecanla ve elleri titreyerek mektubu açtı. Mektupta ne yazdığını anlaması için iki kez okumak zorunda kaldı. Heyecandan okuduğu kelimeleri bir araya getirememişti. Kadir kabul edilecekti. Kemal, ondan gerekli evrakları istemişti. Bu haberi, evdekilere anlattığında, gitmesine razı olmadılar. Kadir’ in ısrarları ve kararlı tutumu sonunda kabullendiler. Artık, hayallerini gerçekleştirecek ve kızının geleceğini hazırlayacaktı.
Minik kızının, ilk adım atışlarını göremeden Almanya yollarına düşecekti. Son gece, kızını öptü. Kokladı. Eşiyle, hüzün dolu bir gece geçirdi. Ertesi gün, hiç bilmediği bir yere maceraya atılırcasına gidecekti. Otobüse bindiğinde, içine bir burukluk çöktü. Otobüs Kapıkuleden çıktığı anda geçtiği ülkeler onu evinden ve yuvasından ayırıyordu. Almanya’ ya ulaştığında, yabancı bir yerde öksüz ve yetim bir çocuk gibi hissetti.
Otobüsten indi. Diğer yolcular teker teker gidince, tek başına kalakalmıştı terminalde. Etrafındaki insanlar, yanından gelip geçiyordu. Konuşmalarını bile anlamadığı bu insanlarla birlikte yaşayacaktı bundan sonra, kim bilir kaç yıl boyunca.
Kemal ağabeyini, uzaktan görünce çocuklar gibi sevindi. Ona gülen bir yüz, tanıdık bir insan vardı en nihayetinde karşısında. Kucaklaştılar, hasret giderdiler. Kemal onu, Türk işçilerinin kaldığı bir eve yerleştirdi. Hepsi de Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelmişlerdi ve o evde kader birliği yapıyorlardı. O akşam hemen kaynaştı onlarla. Ertesi gün Kemal, onu evden alarak çalışacağı fabrikaya götürdü. İşlemlerin tamamlanmasından sonra fabrikada çalışacağı yere götürdüler. Büyük bir binanın içindeki makinalardan çıkan seslerle irkildi Kadir. Kendi kendine söz vermişti. Çalışacaktı ve ayakta kalmayı başaracaktı.
İşe başladığında, etrafını seyretti bir süre. Ustabaşı Hans’ ın onlara kendi dilinde attığı fırçaları hareketlerinden anlayabiliyordu.
Diğer günleri daha iyi geçti. Evdeki arkadaşlarından, Almancayı öğreniyordu. Çat pat da olsa ne dediklerini anlayabiliyordu. Fabrikada, olağan üstü gayret gösteriyordu. Artık Hans bağırmıyordu ilk zamanlardaki gibi. Çalışkanlığını o da fark etmiş ve ona güvenmeye başlamıştı. Sohbet bile etmeye başlamışlardı.
DEVAM EDECEK !