23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1302
Okunma


Kavşağı dönüp karaman camisine yaklaştığımda, sabah ezanı henüz okunuyordu. Namaza yetişmek için seğirten birkaç yaşlı ve temizlik işçilerinden başka kimse yoktu sokaklarda.
Ben sabah yürüyüşüme başlamış ve aynı zamanda da dualarımı ediyordum içimden. Sabahın bu saatleri bana hep huzur verir nedense... İnsan karanlıkta kendiyle baş başa kalır, istediği gibi düşünür ve beynini boşaltır. Oldum olası karanlık ve yalnızlıktan korkmam ben.
İçime biraz ürperti gelse de, dualarım sayesinde uçup gider ürpertilerim. Kuru Dere caddesine çıktığımda, sağ elime bir şeyin değdiğini fark edip başımı arkaya çevirip baktım ama kimseyi göremedim. Herhalde rüzgar olmalı diye düşünüp yürümeye devam ettim.
Bir kaç adım attığımda yine elime bir şey dokundu.
Bu defa durup arkama tam olarak dönüp baktığımda, kocaman siyah bir köpek bana iri kahverengi gözleriyle sevgi dolu bakıyordu. Ne yapmalıyım? Bir an şaşırdım ama o kadar içten bakıyordu ki bana, kıyamayıp başını okşadım. O da benim ellerimi yaladı.
Karanlıkta stada doğru birlikte yol aldık. Yürüyüşümüzü de birlikte yaptık. Arkadaşlar ‘ senin mi bu köpek’ diye sordular.
‘Hayır benim değil; sokak köpeği yolda tanıştık’
Yürüyüşümüz bittiğinde karabaş beni evime kadar getirdi. Ertesi gün yine kavşakta karşılaşıp, birlikte yürüdük.
Birbirimize alışmıştık artık. Dönüş yolunda cebime baktım yanıma beş kuruş almamışım; açık olan bir büfeden veresiye bir ekmek alıp karabaşa verdim. Karabaş ekmeği çabucak bitirip arkamdan koşarak bana yetişti. Ben eve gelince sanki ‘ Ben de gireyim içeri’ der gibi masum masum baktı gözlerime.
‘ Karabaş, ben apartman dairesinde oturuyorum, seni nasıl içeri alabilirim? Yarın yine yürürüz olur mu?’ dedim.
Karabaşla olan arkadaşlığımız günden güne gelişti ve büyüdü, her gün beni sabah ezanında kapının önünde beklemeye başladı. İkimiz birlikte bazen koşuyor bazen de yürüyorduk. Bir gün Karabaş beni bırakıp önden gidiyor ve bütün çöpleri karıştırıyordu.
Ben onu yine aç sanıp, yanıma para almadığıma hayıflandım; ama baktım ki ağzında bir poşetle önümde durdu şaşırdım. Poşeti ayaklarımın dibine bırakıp gözlerini gözlerime dikti. Bir an şaşırdım; ne yapmaya çalışıyor, acaba poşeti açamadı mı? Diyerek poşete doğru eğildiğimde poşetin ağzının açık olduğunu gördün.
İçinde birkaç parça ekmek kırıntısı, yarım yumurta, birazda soğan vardı. Başımı kaldırıp baktığımda karabaş çoktan yürümeye başlamıştı bile. Çok şaşırdım; aynı benim yaptığım gibi yapmıştı. Ben de ona ekmeği verdim mi bırakıp giderdim.
Verme sırasının kendine gelmiş olduğunu düşündü ve karabaş çöpte olsa bulabildiği en güzel hediyeyi bana vermişti. Bir an çok duygulandım.
İnsanlardan zaman zaman hediye alırdım ama bir köpekten ilk kez hediye alıyordum. Bunun vermiş olduğu mutluluğu kelimelerle anlatmam mümkün değil yaşamanız lazım…
Emine Uysal /12/09/2009