3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
758
Okunma
Sabahın erken saatleri olmasına rağmen , kadın gözlerini açmış yatakta öylece yatıyordu . Güneş daha sıcaklığını hissettirmeye başlamamış sadece etrafı aydınlatacak kadar ışık saçmaktaydı . Saatlerdir kah yatıp kah dolaştığı evinin içinde , adeta dört duvar kadının üzerine geliyor ve nefes almasını zorlaştırıyordu . Günlerdir geciktirdiği kararı almış , akşam üzeri hamilelik testini alıp denemiş ve istemediği sonuçla karşılaşmıştı . Hamileydi...
Yorgun olan zihni düşüncelerinin dehlizinde mücadele ediyor ve yüreğinde yaşadığı gelgitler kadını ağır bir vicdan azabı mahkemesine sürüklüyordu. Bu ilk hamileliği idi ve henüz evli değildi . Otuzlu yaşlarının başlangıcında olmasına rağmen yaşıtlarından hep daha olgun olmuş ve şu ana kadar hep sağlıklı kararlar vermişti fakat bu , o anlardan biri değildi . Zihni çamurlu bir su kadar bulanıktı ve kendi düşüncelerinde boğulmamak için oldukça çaba sarf ediyordu.
Bir seneye yakın süredir beraber olduğu bir erkek arkadaşı vardı . Yaşça kendisinden çok büyük olmasına rağmen , her duyguyu ve güzelliği hat safhada yaşıyor ve karşılaştıkları hiçbir sıkıntıyı sorun haline getirmiyorlardı . Mutluydular , belki de parmakla gösterilecek kadar özel bir aşktı yaşadıkları . Karşılık beklenmeyen , gereksiz kıskançlıkların olmadığı ve bir bakış için uğruna can vermeyi kabul edebilecek kadar büyük bir aşk ... Tüm bu güzelliklere rağmen kadın korkuyordu . Hamile olduğunu öğrendiğinde , erkeğinin nasıl bir tavır sergileyeceğini düşünüp sorular içindeki zihniyle savaşıyordu. Saatlerdir içtiği sigaranın haddi hesabı yoktu . Bu işi kendi başına mı halletmeli yoksa sevgilisini de bu sıkıntıya dahil etmeliydi , bilemiyordu .
Yatakta tüm bunları düşünürken , pencereden içeri süzülen güneş ışığının sıcaklığıyla bir an kendine gelip ayağa kalktı . Önce duş almalı ve hem arkadaşı hem de doktoru olan arkadaşına gitmeliydi . O ne yapması gerektiği konusunda yardımcı olabilirdi. Olayların dışında olan üçüncü gözlerin , içinde olmadıkları konulara dair daha doğru kararlar verebildiklerine çokça şahit olmuştu . Vakit kaybetmeden duş alıp hemen Derya’yı aradı . Yeni anne olan Derya , bebeği için erken kalkmaya alışık olduğundan , sabahın yedisinde gelen telefonu yadırgamadan açtı . Derya’nın sesi bile Canan’a huzur vermişti .
Canan : Bebeğim bu saatte aradım kusura bakma ama sana gelebilir miyim ? Konuşmamız lazım .
Derya : Tabii bir tanem , bekliyorum . Üstüme de hafif bir şeyler giyeyim mi ?
Canan : Şaka kaldıracak halim yok Derya’cım . Gelince konuşuruz .
Derya : Hadi bekliyorum ...
Canan , arabasına binip Derya’ya nasıl gittiğini anımsamayacak kadar büyük bir süratle kendini arkadaşında buldu . Derya kapıyı açar açmaz Canan’ın bitkin haliyle karşılaşınca olayın ciddiyetini anlayıp dostuna şefkatle sarıldı . Hiç bir şey sormuyor sadece sarılıyordu . O an tek ihtiyacı olan şeyin sevgi olduğunu hissetmiş ve var gücüyle destek olmaya çalışıyordu . Canan , ağlamayı çocukluğundan beri hiç sevmezdi ama içine akıttığı gözyaşlarını görebilen biri olsa , koca bir okyanusla karşılaşacağına da şüphe yoktu . Bir süre kolları birbirine kenetlenip kaldıktan sonra yine kol kola salona geçtiler . Derya , Canan’ın oturduğunu ve üçlü kanepeye uzandığını gördükten sonra , bebeğine bakmak için içeriye gitti. Derya donuk gözlerle pencereye sabitlenmiş dışarıyı izliyordu . İçinden geçenleri hangi sırayla arkadaşına anlatacağını hesaplamaya çalışırken can dostu yanına gelmişti bile .
Derya : Kuşum ne oldu anlatsana , Vedat’tan mı ayrıldın ? Ölen mölen mi var ? Çatlatma beni ...
Canan : Hamileyim Derya . Test yaptım ve pozitif çıktı , ha-mi-le-yim ...
Derya : Hmm .. Bu sefer olay ciddi sanırım .
Canan : Ben , hiç anne olmak istemedim biliyorsun canım. Hele hele evlilik dışı bir bebek aklıma bile gelmez ama nasıl kıyacağım ? Pek çok kadın anne olmak için mücadele verirken , ben bana sunulan bu mucizeye nasıl kıyacağım ?
Derya : Delinin zoruna bak kıyma sen de o halde . Vedat ile evlenirsiniz , bebeğinizi de doğurursun olur biter .
Canan : Saçmalama , bebek için benimle evlenmesini istemiyorum . Bana daha evlenme teklifi bile yapmamışken , bebeği koz olarak kullanacak kadar küçük müyüm ben Derya ?
Derya : O halde vakit geçirmeden aldırmalısın , büyüdükçe daha da zor olacaktır.
Canan : Yanımda olur musun ? Benimle gelir misin? Bunu daha fazla uzatmak istemiyorum ve Vedat’ın da haberi olmamalı .
Derya : Peki peki , dur ben Salih Bey’i arayayım . Bizim hastanenin en iyi jinekologlarındandır . En azından hijyenik ve sağlıklı bir ortamda gerçekleşsin.
Canan : .....
Canan sadece susmuştu . Hiç doğmayacak olan bebeği ile kendi dünyasında konuşmaya başlamıştı bile. Bebeğinden binlerce özür diliyor ve yaşama gelmeden onu öldüreceği için kendini affetmesi için kimsenin duyamadığı çığlıklarıyla ağlıyordu . Derya , onun içten içe eridiğini ve içindeki derin okyanusa yeni damlalar eklediğini görüyor ama bir yandan da görevini yerine getirip doktor ile konuşuyordu . Akşam altı için randevu almıştı bile , bu iş bugün bitecekti .
O sırada Vedat aradı ancak Canan konuşacak halde olmadığından telefona bakma işi yine Derya’ya düşmüştü. Gece uyku tutmadığından erkenden Canan’ın kendisine geldiğini ama şu an banyoda olduğunu , sonra arayacağını söyledikten sonra telefon , iki tarafında inandırıcılığa dair zihinlerinde oluşan sorularla kapandı . Vedat bir tuhaflık olduğunu anlamıştı . O gün iş için İstanbul’da bulunuyordu ama yüreğinin üstüne yerleşen karabulutlar Ankara’ya dönmesi gerektiğini fısıldar gibiydiler ... Bir aksilik vardı ...
Akşama kadar Derya , Canan’ın başından ayrılmadı . Zaman hızla ilerliyor ; yelkovan ile akrep birbiri ile adeta kovalamaca oynuyorlardı . Canan , kendi dünyasına gömülmüş ve sadece kendisinin görüp duyduğu dünyasında konuşup ağlıyordu . Bir süre sonra , kapı çaldı . Gelen Derya’nın annesi idi . Bebeğe bakmaya gelmişti . Derya , yavrusunu öpüp kokladıktan sonra bir iki saat sonra geleceğini söyleyip Canan’I da alarak evden çıktı . Canan , bayılmamak için kendini zorluyor ve kapıda bekleyen taksiye doğru yavaş ve isteksiz adımlarla ilerliyordu.
Yarım saat kadar sonra Salih Bey’in muayenehanesindeydiler. Salih Bey içeride bir hastası ile konuşurken , Derya ve Canan kapının hemen ağzında oturmuş bekliyorlardı . Elini karnına götüren Canan , gözlerini kapattı . Tek bir damla gözyaşı bile akmıyordu dışarıya ve içine yerleşen bu damlalar yüreğine baskı yapıp içini acıtmaya devam ediyordu . Günahımın bedelini çekmeliyim dedi sesli olarak . Derya tüm gün ağzından duyduğu bu tek cümleye anlam verememişti ama nasılsa bir cevap alamayacağını bildiğinden soru da sormamıştı arkadaşına .
Salih Bey , hastasını uğurlar iken büyük bir nezaketle canan ve Derya’yı odaya buyur etti . Canan , arkadaşını yardımı ile ayağa kalkabilmişti . Gözleri faltaşı gibi açık , sadece karşıya bakıyordu . Tekrar , “ günahımın bedelini ödemeliyim” dedi ...
Derya korkmaya başlamıştı . Odaya girdiklerinde sağ köşede duran muayene masası Canan’ın içine kor gibi bir sıcaklığın düşmesine sebep oldu . O tarafa hiç bakmadan doktorunu dinliyordu .
Doktor , rutin birkaç soru sorduktan sonra hamilelik testi dışında emin olmak için kan testi yaptırıp yaptırmadığını sordu . Hepsinin cevabı “evet” idi . Muayene vakti geldiğinde , Canan kabinin arkasına geçip o buz gibi mavi önlüğü giyip geldi . Derya kapının hemen ağzında bekleyeceğini garanti ettikten sonra , Canan usulca masaya uzandı . Jinekolojik muayene ile bebeğin 40 günlük olduğunu anlamıştı doktor . Aldırmak istediği konusunda emin olmak için bir daha sordu . Canan , emindi . Çocuk için kendisi ile evlenecek bir koca istemiyordu . “Eminim doktor bey “ diyebildi sadece .
Doktor açıklamalarına devam ediyordu: “Yirmi dakikaya kadar her şey bitmiş olacak . Acıyı hissetmemeniz için size lokal ya da tam anestezi uygulamam gerek . Hangisini istersiniz ?”
“Hiçbirini “ ... dedi Canan ...
Doktor şaşırmıştı . “Bakın bu acı kolay ve katlanılabilir bir acı olmayacak . Parça parça rahminizdeki fetüsü kazımam oldukça sancılı ve zor bir süreç olacak . Bütün hastalarımıza anesteziyi bilakis öneriyoruz . Biraz düşünün bence “
Canan : “istemiyorum “ ... Başlasın ve bitsin . .. Her anını yaşamak ve beynime kazımak istiyorum . “ Günahımın bedelini ödemeliyim “
Dakikalarca süren doktorun ve hemşirenin ısrarına rağmen derya ikna olmamıştı. Devreye giren Derya bile arkadaşının fikrini değiştirememişti. Operasyon sakinleştirici olmadan yapılacaktı.
Hemşire , Canan’ın yanında duruyor ve birbirinden çirkin aletleri doktora duygusuzca uzatıyordu . Canan , bacaklarının arasındaki acıyı tüm hücrelerinde hissediyor ama gık bile demiyordu. Bebeğinin parçalandığını düşünüyor ve ona verdiği acıyı hiçbir detayı kaybetmeden kendisinde yaşamak istiyordu . Neşter darbesi ve açılmakta olan kesiklerin sesi bile odanın sessizliğini bozmuyordu. Canan , kendi sessiz dünyasında , sadece doğmamış bebeğinin çığlıklarını duyuyor ve başka hiçbir ses duymuyordu . Her çıkan parça küçük bir tabakanın içine özensizce atılıyordu . “ Bu kızımın koluydu diye düşündü , bu da bacağı olsa gerek , belki bu da parmağıdır “... Acı o kadar dayanılmaz olmuştu ki , kalp atışı yavaşlamaya ve bakışları iyice sabitleşmeye başlamıştı . Yoğun bir acı , yoğun çok çok yoğun bir acı vardı sadece ...
*
Dakikalar geçip Derya gözünü açtığında Vedat ve Derya , canan’ın başındaydılar . Derya , dayanamayıp Vedat’a her şeyi anlatmıştı . Vedat , Canan’ın saçlarını okşarken , acı dolu gözlerle kadınının haline bakıyordu . Sevdiği kadın , saçma sapan bir gurur uğruna hem bebeğini kaybetmiş hem de canından olmaktan son anda dönmüştü . Tüm gücüyle , kadınının elini tutuyor ve sıcaklığını ona yansıtmaya çalışıyordu . BU travmaya şahit olan Derya ise artık gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başlamıştı bile . Canan ise , gururlu ama bitik bakışlarla erkeğine baktı . Hala onu deliler gibi seviyordu ve baş ucunda elini tutan adamı bütün hayatı boyunca yanında istediğine o anda karar verdi . Vedat ağlamaklı gözlerle yataktaki kadınının kulağına eğilip “ Benimle evlenir misin” dedi ...
Canan artık duyulacak şekilde ağlıyordu ...
Sahrabetis