5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
598
Okunma
Kurtuluş Savaşımızda, azınlık olarak kabul edilen vatandaşlar askere alınmamışlar. Bunların içinde, Ermeniler, Yahudiler,
Rumlar, Musevîler vb. var. Fakat Kürtler, asla yok. Yani onlar bu ülkede hiçbir zaman azınlık olarak görülmediler.
Askere alınırken olduğu gibi, devlet memurluğunda, toprak reformunda, vergi alımında, eğitimde, sağlıkta, seçme ve seçil
me haklarında vb., hiç ayrılmadılar. Son yıllarda İstanbul’un göbeğinde ve Türkiye’nin her yerinde, yapılan gecekondula
rın tapuları dağıtıldığında da ayrılmadılar. Yani, bu ülkenin normal vatandaşları olarak kabul edildiler. Lâzlar, Çerkezler,
Arnavutlar, Boşnaklar vb. ne muamele gördülerse, aynısını onlar da gördüler. Türk Milletini oluşturan unsurlardan biri
olarak görüldüler. PKK ‘nın ortaya çıktığı günlere kadar da, Kürt’ün Türk’den başka bir şey olduğu konuşulmadı bu ülke
de.. Tabii, normal vatandaşlar tarafından. Ben, özellikle Lâzları, Türklüğün dışında bir millet olarak düşünemem bile. Kürt
leri de öyle aslında. Devlet memurluğuna atanmadı mı bu insanlar ? Orduya alınmadı mı ? Milletvekili seçilmediler mi ?
Cumhurbaşkanı olmaları önünde bir engel oldu mu ? Rahmetli Özal ; ‘’ ben de Kürt kökenliyim ‘’ dediğinde, yadırgandı mı ?
Kürt halkının insiyatifinde olsa, Türk Milletinin bir unsuru olarak yaşamaktan asla rahatsızlık duymazlardı. Onlara karşı
yapılan üzücü uygulamalar da zaten yapılmazdı. Niçin bu ülkede Boşnakça yasaklanmamış ? Hatta Rumca bile yasak değil. Lâzlara da böyle bir yasak yok. Tarihte , kışkırtmalar sonucunda yapılan ve yapılmak istenen Kürt isyanları, devleti
onların aleyhine tedbirler almaya zorlamıştır. Her devlet, kendini korumak ve bununla ilgili tedbirler almak zorundadır.
Zaman zaman bunun dozu kaçmış da olabilir. Kurunun yanında, yaşlar yanmış da olabilir. Fakat, sebepsiz değildir yapılan ve yapılmaya çalışılanlar. Önemli olan sorumlulardır.
Sorumlular ise apaçık meydanda olduğu halde, telaffuz edilmemeye özen gösterilmektedir. PKK ‘nın kuruluş yıllarına kadar, sürekli Türkiye ve Türklerle uğraşan, kan döken, Ermeni örgütü ASALA vardı. PKK ‘nın kuruluşundan sonra,
lağvedilip, elebaşıları da PKK ‘nın yönetim kadrosuna sızdılar. Öyle ki, kurnazlıkları ile tamamen kendi çizgilerini kabul
ettirip, Türk kanı dökmeye ve döktürmeye devam ettiler. Kürtler, onların amacı için, büyük ve önemli bir potansiyeldi. Çok profesyonel bir şekilde çalıştılar. Hala da çalışıyorlar.Dünyada , Kürtlerin tek ve en önemli dostları durumunda görünmeyi başardılar. Kürtler, Ermenilerin aleyhinde olan her şeye itiraz ederler. Onları her alanda desteklerler. Sorsanız, bu dostluğun nereden geldiğini, onlar da bilmezler aslında. Gerçek, ASALA - PKK iç içeliğidir. Ayrı bir ulus oldukları, Türkler tarafından kandırıldıkları, sömürüldükleri, Bağımsız Kürdistan devletinin kurulması gerektiği, yıllarca beyinlerine işlendi.
Türk Devleti, bu durumda sessiz mi kalacaktır. Potansiyel olarak var olan bir Kürt isyanına, seyirci mi kalınacaktır ?
Elbette ki hayır..Çeşitli şekillerde tedbirler alınmıştır. Bunlar, Ermeni lobileri tarafından, Dünya’da Türkiye’nin aleyhinde kullanıldı. Dünya nezdinde Türkiye, demokrasinin olmadığı anti demokrat bir ülke olarak tanıtılıp, uluslar arası arenada
dışlanmaya çalışıldı. Güçlü bir ülke olmasaydık, çok daha fazla şey kaybederdik.
Yıllarca bu uğurda çok kan döküldü. Adeta bir iç savaş yaşandı. Hala da yaşanmakta..Asimilasyon denildi, soykırım denil
di. Sıradan Kürt kökenli vatandaşlar da buna inanıp kendilerini kaptırdılar ve PKK ‘nın destekçisi oldular. Bağımsız Kürdistan hayallerine kendilerini kaptırıp gittiler.
Şimdi , bu kanın durması için ABD’nin ve AB ‘nin de tavsiyesiyle devlet ve hükümet bir açılım hazırlığında. Dağdakilere
af bile düşünülüyor. Kürtlere çeşitli haklar verilmek isteniyor. Fakat İmralı mahkumu, baklayı ağzından kaçırıyor. Gerçek
amaçlarının ayrı bir devlet olduğu ap açık ortada. İstediklerinin demokrasi değil, ayrımcılık olduğu kesin. Kürtlerin, ayrı
bir ulus olduğunun kabulü, kendi kolluk güçlerinin kurulması, kendi eğitim ve din örgütlenmelerinin olması, kendi beledi
yelerinin kurulabilmesinin adı, özerkliktir. Özerklik de bağımsızlığın ilk basamağıdır. Yani yıllarca Türkiye oralara yatırım
yaparak kalkınmasını sağlayacak, sonra da onlar bağımsızlık isteklerini dile getirmeye başlayacaklar. Kuzey Irak’ta çoktan
kurulmuş olan Özerk Kürdistan , bu arada askeri ve ekonomik açıdan da güçlenmiş olacak, bizimkilerin bağımsızlığını , ya da kendilerine ilhakını destekleyecektir. Alın başınıza belâ !
Hiç şaşırmayın. Gerçek senaryo budur. İstenen, Kuzey Irak’taki Özerk Kürdistan’ın tanınması ve bizimkilere de özerklik
verilmesidir..İleride de Büyük Kürdistan olarak ortaya çıkmaktır. Barzani, Kendi Kürdistan’ının bir süre, Türkiye’ye bağlı
olmasına bile razıdır. Nasıl olsa tüm kaynakları kendileri kullanacak ve bir taraftan da size bağlıyız diye, bizi sömürmeye
devam edecektir. İleride de bağımsızlık diye tutturunca, ABD’yi, İsrail’i ve AB’ yi yanında bulacaktır.
Görünen o ki ; Kürt sorununun, yani aslında , bu ülkedeki terör meselesinin çözülmesi, hiç de o kadar kolay değil. Hatta
imkansız. Çünkü istenen şey, demokrasi, insan hakları falan değildir. Bu ülkede demokrasi mutlaka gelişecektir. Fakat
bunun yolu bölünmeden, Kürtlere özerklik verilmesinden geçerse, bu işin nereye varacağı belli olmaz. Bu özerkliği vermeye de, bence kimsenin gücü yetmez.
Sonunda açılım söylentileri ve çalışmaları çok yararlı oldu. PKK’nın ve onu destekleyen Kürtlerin, gerçek amaçlarının
bu ülkeye demokrasinin gelmesi değil, ayrımcılık, bölücülük olduğu, iyice anlaşılmış oldu.
Bu saatten sonra, yapılması gereken, Kürt açılımı sözünün asla dile getirilmemesi, Demokratik açılım sözünün kullanılma
sı, çalışmaların da tüm ülkeye ve onu meydana getiren tüm unsurlara yönelik yapılması, Kürtlerin de olmayacak rüyalara
yatmasına sebep olunmamasıdır. Yoksa, sonra da aldatıldıklarını, verilen sözlerin tutulmadığını söyleyeceklerdir.
Yapılamayacak olan hiçbir şeyin sözünü vermek, devlet adamlarına yakışmaz.
Türkiye’yi bölmeye, Kürtlere özerklik vermeye, bu ülkede kimsenin gücü yetmez. Hatta, ordunun bile !
Fikret TEZAL