4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
563
Okunma
Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir. Demokrasi ile yönetilir.
Yani halk, kendisini yönetecek olanları, özgür iradesiyle ve serbest seçimlerle belirler. Seçimlerle belirlenmeyen diğer yöneticiler de atama yoluyla iş başına gelirler.
Ordu , sivil yönetimin emrinde olmakla birlikte, rejimin teminatıdır. Türkiye ‘de Lâikliğin, Cumhuriyetin ve Demokrasinin değiştirilemeyeceğinin garantisi, Türk Ordusudur. Bunların tehlikede olduğuna inanıldığında, Ordunun müdahale hakkı ve
sorumluluğu vardır. Bence burası çok önemlidir. Çünkü , daha önce yönetime el koyan 12 Eylül’cülerin ve diğerlerinin yargılanmaları imkânı olsa bile, rejimin tehlikede olduğu için bunu yaptıkları kanıtlandığında, cezalandırılamazlar.Şimdi yeni bir Anayasa yapıldığında, benzer yetki ve sorumluluk ordumuza verilecek mi, verilmeyecek mi ? Verilmezse
eğer, rejim tehlikeye girer mi girmez mi ? Çoğunluğu ele geçiren iktidarlar, demokrasiyi bahane ederek, demokrasiyi ortadan kaldırabilirler mi kaldıramazlar mı ?
Her yönüyle gelişmiş, halkı bilinçlenmiş olan ülkelerde, demokrasi tam uygulandığında, yine demokrasinin sayesinde rejimler de esnetilebilir ve hatta değiştirilebilir. Tabii mutlaka daha gelişmiş ve insanlığa daha yararlı halinin getirilmesi şartıyla. Oysa bizimki gibi, halkı tam bilinçlenmemiş, kolay kandırılabilen toplumlar için çok tehlikeli bir durumdur bu.
Bu gün böyle bir işe kalkışılsa, bu ülkede Cumhuriyeti, Lâikliği ve Demokrasiyi istemeyen bir sürü yurttaşımız çıkacaktır. Halifeliği, şeriatı ve din devleti olmamızı isteyen bir sürü insan var ülkede. İktidarın bu zihniyetin temsilciliğine soyunduğunu görürsek, sonuç ne olur sizce ? Bakın birazdan yorumlarda bile görebilirsiniz ; ‘’ şeriat keşke gelse, hilâfet keşke olsa, lâiklik dinsizliktir ‘’ diyenler olabilecektir.
İşte bu yüzden, halk yeterince bilinçlenmediğinden, demokrasi nimetinin halâ farkında olamayanlarımızın çokluğundan, bu ülkede rejimin bir emniyet sübobu mutlaka olmalıdır. ‘’ Anayasa yeterli ‘’ demekle olmuyor. Çünkü Anayasa da çoğunlukla değiştirilebiliyor. Maalesef ordudan başka seçenek bu gün için yoktur….
Peki 21. yüzyılın modern çağında, demokrasimiz halâ ordunun gölgesinde mi olmalı ? Elbette ki hayır. Hiç de öyle olmamalı. Emin olun ki askerler de bunu istemiyor. Özellikle yeni Genelkurmay Başkanımız, her fırsatta, demokrasiden yana olduğunu, siyasete dahil olmaktan hoşlanmadığını ve özellikle de ülke içindeki terörün bir an önce bitmesini ve ordu
nun aslî görevine dönmesini arzuladığını açıkça belli ediyor.
Peki ne yapmak lâzım ? Halkın, demokrasi bilincinin gelişmesi lâzım önce. Fakat bu gün için ne kadar mümkün bu ? Önce iş başındaki iktidarın yönünü çağın gerisine değil, ilerisine çevirmesi lâzım. Yoksa ardındaki halkın çoğu da onunla aynı yöne dönecektir.
Sonuçta bu gün için, halkın demokrasiden vazgeçmeye kalkışabileceği gibi bir ihtimal söz konusudur. Tabii ardında ordu gibi bir emniyet sübobu olmazsa eğer. Ordunun da bunu mümkün olduğunca hissettirmeden ve siyasette ağırlığını en azından dışa karşı belli etmeden, sadece mevcut iktidarlara hatırlatması en doğrusu olacaktır. Tabii iktidarların da bunun farkında olup, sırf tabanlarına mesaj verme amacıyla, ordu ile tartışmalara, sürtüşmelere girmemesi gerekiyor. Ordunun demokrasi ısrarının iyi değerlendirilip, nasıl olsa müdahale etmek istemiyorlar diye, demokrasinin aleyhinde faaliyetlerde bulunup, halkı da o yöne doğru çekmeye uğraşmamalıdırlar.
Cumhuriyet ve Demokrasi, iyi anlaşıldığında ve doğru uygulandığında, kesinlikle bir nimettir, fazilettir. İnanların da, inanmayanların da güvencesi ancak onlardadır. Bu iyi anlaşılmalı, halkıyla, iktidarı ve muhalefetiyle bu nimetleri kaybetmemenin gayreti içinde olmalıyız. Gerektiğinde, bazılarının bizleri özendirmeye çalıştığı rejimlerin uygulandığı ülkeleri incelememiz bizlere yetecektir.
Fikret TEZAL