10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
8136
Okunma

[ i
Tarihte o kadar kana bulanmış sayfa var ki, insanlar hürriyetlerine sahip çıkmaya çalışınca bu sayfalar yakılır.Bu sayfaların yerine sahte kağıtlarla ve kirli mürekkeplerle hep yanlışlar yazılır.Suçlular ellerini kollarını sallayarak gezerken, potansiyel suçlu olarak halk görülür.
Yıl 14 Temmuz 1993’ tü ben altı yaşındayken, ölümlere tanık oldum, hayatın yalnızca mutluluk olduğunu sanıyordum o ana kadar, ne yazık ki acılarda varmış. Yakılan her ağıtta, tırnaklarla talan edilen her yüzde acıya biraz daha yaklaştım.
On altı yıl önce doğu daki olaylar nedeniyle birçok köy ve ilçeye ev baskını,gözaltılar yapılıyordu, yiyecek ambargosu, yayla ambargosu, ekip-biçme ambargosu konulmuştu. Digor ve Kağızmanın çevre köylerinden insanlar huzursuzluklarını göstermek ve haklarını aramak için sessiz bir yürüyüş yapmak istemişlerdi. Babalar, anneler, nineler, dedeler, gençler, çocuklar yürüyüşe katıldılar. Ve bu insanlar savunmasızdı, sebepleri yaylaya çıkma ambargosu,ev baskınlarını ve haksızlıklarını acılarını duyurmak istemişlerdi.Halk yürüyüşe başladığında kayaların arasında mevzilenen özel harekat timleri ağır silahlarla kitlenin üzerine yaylım ateşi açtı.Ortalık bir anda savaş alanına döndü. O telaşla birbirini ezen insanlar, can havliyle kaçmaya çalışırken, yere serilmiş her bir ceset içler acısını ortaya koymuştu. Korkunun verdiği telaş nedeniyle araçlarıyla dönüş yapmak isteyenlerin araçları da devrilmiş ve yaralanmışlardı. Herkes kendi canın derdindeydi. Ortalık sakinleştikten sonra yaralılara hakaret edilmiş.Yaralıların hastaneye kaldırılmasına izin verilmemiş, kaçak gidenlerde ya tedavi edilmemiş ya da hakaretler maruz kalarak tedavi olmuştur.
Meydan savaşına dönen olayın bilançosu 17 ölü ve 67 yaralıydı.Bu olay o zaman hiçbir şekilde basına yansıtılmadı. Ve haksızlıklara uzanan hiçbir el olmadı. Ölenlerin 4’ü çocuktu hayatlarının baharında yaşama veda etmişlerdi. Ya ardında çeyizliklerini sahipsiz bırakan nişanlı gençlerin olması daha acı değil midir? Kimi yaralılar ise olaydan 4-5 sene sonra hayata veda etmişler, kimileri de daha sakat ve hiçbir iş yapamıyorlar.
Olaylarda özel hareketin ateş açma sebebine gelince, akıllara sığmayan bir neden; kitle içinde bize roket atarlarla ateş açıldı, bizde karşılık verdik. İnsanlar bir parça ekmeğin derdine düşmüşken , roketi,silahı her adı neyse nerede bulsunlar.Yollarda sürekli arama varken, her şeye ambargo koyulmuşken, insanlar roketi nereden getirmişti. Bu mantıksızlık yüce Türk Anayasasında hakların da dava açılan 8 özel hareketçi dava süresince hiçbir davaya katılmamış. Mahkemede 40’ın üzerinde duruşma görüldü. 24 Şubat 2006 tarihinde çıkan kararda sanık polisler aklandı. Polisler hakkında olaylarda ’meşru müdafaa’ yaptıkları gerekçe gösterilerek, beraat kararı verildi. Beraat kararı kamuoyunda büyük yankı uyandırdı, ancak tutuksuz yargılandıkları dönem hiçbir duruşmaya katılmayan sanık polisler başka illerde görev yapmaya devam etti.
Bu olaylar ,devletin,İnsanları değersizleştirmenin,öteleştirmenin ve bütün gücü elinde tutarak insanlara yaptığı zülmün bir kanıtıdır. İnsanları köleleştirmenin insan onuruna sıkılan her kurşunun birgün yalım yalım yanan ateş olacağını bilmiyor muydu.? AİHM’ de bu olayı Türkiye için kara leke ve insanlara verilen değersizlik olarak tanımlarken, suçluların elini kolunu sallayarak gezmesi de devlet eliyle yapılan resmi bir katliamın kanıtdır.
Üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen o olayların ve acıların hiçbiri unutulmadı ve unutulmayacakta.Çünkü bu olay tek değildi; Munzur,Özalp(33 kurşun), Zilan, Nevala Kasaba ve son olarak Digor…….
Yaşanılmayı yaşanılacak hale getirecek bizim insanlığımızdır, başkalarının caniliği değildir.
Svgler
Syglar
Slmlar
talik ]