4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1396
Okunma
Sene 1974, Mevsim İlkbahar, Kıbrıs SavAşının yapıldığı aylar...
Ben henüz bir çocuğum ve Ortaokula gidiyorum. O zamanlar evde siyah - beyaz TV bile
yok... Olayları, babamın hergün düzenli olarak eve aldığı gazetelerden takip ediyoruz.Babam okuma-yazma bilmediği için bize önce gazetelerin başlıklarını okutuyor, sonra da içinden en çok ilgisini çeken haberden başlayarak tek tek haberleri okutuyor.
Böylece biz de Ülkemizde ve Dünyada neler olup bitiyor haberder oluyoruz.
Kıbrıs Savaşını da gazeteden ve radyodan anbean takip ediyoruz.
Çocuk aklımla bir türlü insanların neden birbirini öldürdüğüne anlam veremiyorum.Oysa ki
biz büyüklerimizden hep "Allahın verdiği canı ancak Allah alır," diye duymuştuk. Duymuş-
tuk duymasına da, iyi de şimdi bu neyin nesiydi! Bir türlü buna bir cevap bulamıyordum.
Bütün bu duygular içinde bocalarken, yaşama dair umutlarım ve yaşama isteğim olumsuz
yönde etkilenmeye başlamıştı."Askerlerimiz orada bizim için ölürlerken bizim yaşamamızın
ne anlamı vardı, birgün böyle öleceksek niye yaşıyorduk," gibi sorular beynimi kurcalıyor-
du.
Kıbrıs’a Asker Sevkiyatı yapılan limana gitmek için asker ve erzak dolu askeri arabalar
bizim evin üzerindeki anayoldan ulaşımı sağlıyordu.Bu askeri arabalara doluşmuş ölümü
göze alarak yola çıkan askerlerimizi gördükçe, onlardan çok küçük olmama rağmen
içimde onlara karşı anne sevgisi gibi bir sevgi, bir sempati oluştu ve bu duygu gün
geçtikçe büyüdü.
Artık onlar için ufacık da olsa kendi çapımda onlara moral vermek amacıyla birşeyler
yapmak istiyordum.Annemin evde yaptığı sıcacık sıkma - böreklerden gazeteye sarıp
ezilmeyi de göze alarak onlara atıyordum.
Babam, " Dur kızım birgün ezileceksin," diye kızıyordu.Ama ben yine de vazgeçmiyordum.
Onlar, insanlarımız için bile bile ölüme giderken bunun lafı mı olurdu hiç...
Hele birgün evimizin yakınında bir asker arabasının devrildiğini ve bazı askerlerin yara-
landığını görünce kendi canım yanmış gibi çok üzülmüştüm.Annemle babama koşup nerdeyse ağlayacak bir halde olayı anlatmıştım. Onlar da benim gibi çok üzüldükleri için
hiçbirşey diyememişlerdi.
Askeri arabalar geçerken bir genç kızın boynundaki, üzerinde kalb bulunan kolyeyi çıka-
rıp ezilme tehlikesi atlatma rigskini göze alarak arabadaki askerlere fırlatıp zafer
işareti yapmasını hiç unutamıyorum.
Bu askerler gidiyorlar ama sağ dönebilecekler mi acaba, tekrar sevdiklerine kovuşacaklar mı diye uyku uyuyamadığım geceler olurdu.Sıkma börek attığımız askerlere
vermeyi umduğumuz moral etkili olup da kendilerini ve insanlarımızı iyi koruyup sağ olarak geriye dönebildiler mi acaba diye hala beynimde dolanır durur...
Sağ olarak döndülerse,yaşıyorlar mı acaba! Yaşıyorlarsa, umarım sağlıklı ve mutlu
yaşıyorlardır.ALLAH’ın selameti üzerlerine olsun diyorum.ALLAH tuttuklarını altın eder
İNŞALLAH! Yaşamıyorlarsa da CENNETİN mekanları olduğundan eminiz...
VATAN SİZE MİNNETTARDIR!
SİZ RAHAT UYUYUN!
SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ!
ŞEHİTLERİMİZİN RUHUNA LÜTFEN BİR FATİHA!
RUHLARI ŞAD’OLSUN
TEŞEKKÜRLER...
SONSUZ SAYGILARIMLA