Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Zeynep Tavukçu
Zeynep Tavukçu

Ben -XIV- Serbest Korsan Yazım

Yorum

Ben -XIV- Serbest Korsan Yazım

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1461

Okunma

Ben -XIV- Serbest Korsan Yazım

Ne kadar şanslı bir kulum ben...
Serbest kelimesinin anlamını öğrendiğimde, bir bilgi daha edinebilmiş olmanın şükrü içinde, içimden geçen sevincin dilimden dökülme ifadesi idi bu.

Serbest...

Ser: kafa, best ise bağlı anlamına gelirmiş. Birleşimi ise günümüzde ‘’özgürlük alanı’’ olarak kullandığımızın aksine, başı bağlı, bir yerle ilişiği olan manasındaymış...
Miş’li geçmiş zaman yazım dili kullanıyorum yazarken, çünkü bilmiyordum... Bende yeni öğrendim.

Öğrenmiş olmanın verdiği coşku ile, bu yeni olmayan lakin ben için yeni olan parıltıyı paylaşımda bulunmak için, kendimce ifade ile başladım yazmaya...
İçimde bana dair ne varsa ortaya kustuğum kelimelerim...

Koyu kırmızı karton kapaklı arka yüzünde özgeçmişsiz saçlarımın simamı örttüğü bir fotoğrafım olması büyük muhtemel, siyah sayfaya kırık beyaz on dörtlük kalın punto baskılı hayali kitabım; elimde çevirip, irdelediğim...
Ben adlı kitabımın son sayfasına dökülen imza misali bir dörtlük...

beyinsiz
kuru kafaların
başına örtü
gözüne mil...

Bir yazım... Bana ait...
Konu ile ne alakası varsa...

Burada durdum birden... Sevincim kursağımda kaldı derler ya; aynen öyle bir durum...
Durdum ve baktım. Önüme, arkama, sağıma, soluma ve... İçime...
Kesinlikle yok!...

Ürperti sardı dört bir yanımı. Sesim yankılandı iç denizimde...
Yankılandı acım, düne dair kaçışlarımın yüzünden, yüzüme tokat misali çarpıp kaçtı.
Yüzümde iz bırakan elin havada şiddetli salınması sonucu koptu benliğimde, jet hızına ulaşan kasırga.
Yaşam denizimin yüzü buruştu. Tuzlu suyunun tuz oranına zarar tatlı dilli besler damarı; düşünce selimi coşturup, düne dair bayat kumu suyuma karıştıran tecavüzü yaşattı özümün önünde kuvvetli hava akımı...
Kalleş rüzgar!...
Ardımdan tozu dumana katmış, bana doğru dört nala gelen esinti... Marifetmiş gibi yaptığı, eksik dişlerine aldırmaksızın sırıtarak yaklaşan hüzün dalgası.
Açlığım...
Aç çığlığım...

Gerilerde kalan günlerin, suratıma çarpan kapıların eşiğinde kalan firari aklımın bavuluna mı yapıştı acaba?

Bulmalıydım onu...

Sırtımı vuran, sırtıma vurulan isteklerimin serin nefesiyle döndüm zamanın gidişine ters yönde.

Ana rahmimde yaratılmış rahmime düşen döllerimin geleceğine dair yarattığım bir dünya için soyunduğum Tanrılığıma yağdırdım küfürlerimi... Tercihlerimin bedelleri ağır geldikçe bükülüp, kırılan belimi doğrultmak amaçlı sarıldım, dilime, dinime ve kendime...

Yüksek olduğu ile övünen, yamacımın dibindeki, dumanlı başımdan görülmeyen minik dağcıkların sesini ezdim geçtim yine...
Kim bilir, kaç yeşil filizi kırdım bilmeden, istemeden nefesimle...

Bedenimi yaşatabilmem için gerekli olduğunu, başka çarem var ise bile o an bunu algılayamadığımı, darlaşan penceremden görebildiklerim arasında yapmak zorunda olduğum seçimlerin doğrultusunda yaşanması gereken mecburiyetlerimin olduğunu anlayabilmelerini ve beni af etmelerini umut ederek; durdum!...

Son rekatta selam verir, trafikte karşı kaldırıma geçer ya da sağlıklı boyun jimnastiği yaparcasına; önce sola baktım sonra sağa...
Yok...
Baykuş olmamanın hayıflanması ile tekerlekli ofis sandalyemi yüz seksen derece döndürdüm; yetmedi açım...
Bir yüz seksen derece daha dönüp, üç yüz altmış derecelik yeşil ateşli çemberimi kıblemi kendim kabul ederek tamamladım. Yaptığım tavaf ile başladığım noktaya geri geldim.
Karnıma doğru çektiğim kırmızı ojeli ayaklarıma girdiğim parmak arası mor terliklerimin altına, ayağımdan çıkarmadan ve elimi sürmeden baktım...

Yok...

...

Varlığından bile haberdar olmadığım öğrenmem gerektiğini düşündüğüm bilgilere ulaşabilme telaşım...

Gerekli, gereksiz görünen çöp evimin kapısına yığılan umutlarım...

Tanrıma dualarımı iletecek elçilerimin ürediği her türden, çeşit, çeşit kelebek çiftliğim...

Ve daha neler, neler...

Her bir şey burada!

Bunca dağınıklığın arasında kendine has bir denge kurmuş olan sitemsiz, sınırsız ben...

Kapımın üstünde iki ampulü yanık tabelamın üstünde yazılı:
‘’Düşünce sinde, düşleri, düşmesi, düşenleri...’’

İyide...

Nerede bandrolüm?

16/6/7

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ben -xıv- serbest korsan yazım Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ben -xıv- serbest korsan yazım yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ben -XIV- Serbest Korsan Yazım yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
aynur soysal kumcu
aynur soysal kumcu, @aynursoysalkumcu
1.7.2007 09:38:53
tebrıkler çok guzel yazıydı kutlarım....
necat
necat, @necat
20.6.2007 08:01:57
beyinsiz
kuru kafaların
başına örtü
gözüne mil...

önyargısız bir dünyaya..
selam....
kutlarım...
alpay şahin
alpay şahin, @alpaysahin
18.6.2007 10:27:29
benim tarzıma yakın ve güzel...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL