5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
813
Okunma
Şart mı başkalarının söylediği sözü rehber edip yola koyulmak!
Ben de bana göre bir söz söyler atarım kapıya, düşerim ardına.
Mesela;
Sen bir garip dümbeleksin tokmak senin neyine!
Ya da;
Marpucu altın olan nargilenin dumanı tuzlu olur!
Veya;
Kör imama her yön kıbledir!
Vallahi ben sevdim bu yumurtalarımı. Şimdilik follukta dursun bakalım. Zamanı gelince civciv de çıkar kuş da; kim yumurtladıysa ona benzer çıkacak olan da!
Kendi çöplüğünde eşinen tavuğun yumurtasından, saray bahçelerinin havuzlarında salınan kuğu çıkacak değil ya!
Hem ne görüyorsa onu söylemeli insan. Bir şeyi iyi tarif etmek için yalnız karşısına geçip göz süzmek olmaz. Ardına da dolanacaksın, yanından yöresinden de bakacaksın.
Yemezler!
Bende, kara tavuğa tavus kuşu, diyecek göz var mı akıllım!
Mardin’in bir köyündeki katliamın ardından koruculuk sistemi konuşulmaya başlandı.
Peki ne oldu!
Ardından mayınlar patlamaya başladı… Sonra, korucuların eğitilmesi gündeme geldi!.. Devletin verdiği silahlarla düğünlerde derneklerde havadaki yağmursuz bulutlara şarjör boşaltan bir aklın neresine bir şey sokacaksın ki!
Bir kere kelimede bir yanlışlık var!
Korucu mu, koruyucu mu?
Her ne ise! Bir zamanlar Amerika’nın Vietnam’da denediği bu sistem, eğer faydalı olsaydı, ağalar kıçlarına bakarak çıkmazlardı oradan. Bu tür uygulamaların altından çok sular aktı.
Hem koşulların ve de şeklin birbirine benzer tarafı sizce nerede!
Elbette bunu yaparken iyi niyet gözetilmiştir; aksi durum zaten adamı çileden de fikirden de çıkartır. Ve elbette ‘korucu’ denilen bu yurdumun insanlarının büyük bir kısmı da iyi niyetlidir. Ancak, siz kendinize ait bahçeyi bir bahçıvana teslim etmiyorsunuz ki!.. Ben iyi niyetliyim, benim bahçıvanımın da iyi niyetine güveniyorum; bu bahçıvan kesinlikle bahçemde kötü şeyler yapmaz, yasa dışı bir şeyler ekmez, diyesiniz.
Cumhuriyette ve demokraside feodalizmin silinip süpürülmesi gerekirken, siz kalkın daha da güçlendirecek koşulları kendi elinizle verin! Olacak şey mi?
Tuzluya patladığı kesin.
Bunlar karışık işler, aklımız eriyor da, dilimiz dönmüyor ağzımızda işte.
Bir de son günlerde Suriye sınırının mayınlardan temizlenmesi ve de tarıma (!) açılması gündemde.
Satılacak olanlar satıldı, sıra kiraya vermeye geldi!
“Sahibinden acele kiralık!
Kırk dokuz yıl oturma ve kullanma garantisi.
Depozito yok!”
Diyelim ki İsrail’den bir şirket bastı parayı kiraladı.
Ne olacak canım, paranın imanı da yoktur dini de!
Biliyoruz, hele son yıllarda bunu iyice öğrendik; ama paranın siyaseti vardır, bunu da biz mi söyleyelim!
Çok eskilerde değil, kısa bir zaman önce, “develet arada bir rutin dışına çıkar,” diyen sayın Demirel’in icazeti ve de desteği ile Sayın Cindoruk ortanın sağını birleştirmeye, bütünleştirmeye soyunmuş.
Ne diyelim! Arada bir rutin dışına çıkmasınlar da!
Birden bir kıssa geldi aklıma.
Ne ilgisi var ise işte!
Kışın ayazında donmakta olan serçe yere düşer ve tam ölecekken bir inek gelir üzerine pisler, o pisliğin sıcaklığıyla serçe donmaktan kurtulur; bir kedi de gelir onu o pisliğin içinden çıkartır ve afiyetle yer!
Zor koşullardan sizi kurtaran biri sanmayın ki her zaman sizi sizin için kurtarmıştır.
Neyse karışık işler bunlar!
En iyisi ben elimdeki tokmağı davulcuya uzatıp, kör imama her yönün kıble olduğunu, unutmayarak ve de marpucu altın olan nargileye dokunmayarak kendi işime bakayım.
Issız bir adaya düşecek olsanız, yanınıza ne alırsınız?
Kimliğimi, telefonumu, vatandaşlık numaramı!
Sizler alın; ama herkesi de öyle sanmayın!
Ben yine de kitap, şarap ve de kadınımdan vazgeçmem!