4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1150
Okunma

her güne uyandığımızda, gün içinde birazda dünden kalma bir sürü planlarımız olur... bazılarımız unutmamak adına bunları (benim gibi) tek tek not da alırız.
ve not aldığımız halde bu niyetlendiğimiz şeylerin elbette gün akışı içinde nasip olup hepsini yaşayamayız. demekki işin sırrı not almada değildir.
ve tabiki sonuç istediğimiz gibi gerçekleşmeyince elimizde olmadan üzülürüz hatta kızarız ama kızdığımızla kaliriz. kul nasibine razı gelip susarsa muhakkak onun yararınadır.
çünkü kul acizdir ve hakkında neyin hayırlı olup olmayacağını bilemez. her şeyin en iyisini bilen Allah’dan başkası değildir.
an gelir bazı niyetlerimize fırsat oluşmaz, bazılarına zamanımız yetmez, bazılarına paramız kalmaz, bazılarınada sabrımız yetişmez. nihayetinde niyetimiz olsada nasip olup yaşanmaz ve buda takdir olunmadığındandır.
Allah’in takdiriyle ilgili beni üzen, düsündüren hatta kızdıran, sürekli yaşanılan bir hadisede suki; bazı kişilerin ’kader’ konusunda bilgisizliğinden, karşılaştığı her şeye isyan ve itiraz etmesidir ve bunu hem kendi yaşantılarında hemde bir başakasının yaşantısına karışmakla taşımaktadırlar.
bu meseleyi kendimden örnek vererekde yazabilirim. evliligimin başlarında sadece iki çocuk arzu etmeme rağmen, nasibimize üç kız bir erkek çocuğumuz olmuştur. 3. numara aysu doğduğunda yakın çevremden Allaha isyan, şirk tarzında ve benide kıracak cinsden laflar çok edildi.
biz eşimle hiç bir şekilde şikayetçi olmamamıza rağmen, yine kız olduğu için üzüldüğümüzü düşünen bir kac cahil ’bana ver’ der gibisinden laflar etti ve buda beni çok kırdı, Allahı ne kadar gücendirdi kimbilir.
ve 3 sene sonra 3 kızdan sonra kerem ismini verdiğimiz erkek çocuğumuz olunca milletin telaşı dahada başkalaşti. bazıları, erkek olana kadar çocukmu yaptın v.s sözler. bir diyeride ne zorun vardı 4 çocuk yaptın gibisine laflar edildi.
iyi ve kötü amellerimiz haricinde, bizler sahip oldugumuzu sandigimizin aslinda birer emanetcileriyiz ve bu maalesef unutuluyor. ve öyle oluncada bu gibi konular sıkca yaşanıyor.
şayet Allah nasip etmeseydi, ben bir insanın ’i’sini dahi yapabilirmiydim. eger burda, karar bana verilmiş olsaydı şayet, gözünün renginde, boyunda, huyunda söz hakkım olmazmıydı. vede en önemlisi kızmı erkekmi, kaç çocuk istediğim sorulmazmıydı.
böyle cahilane sözler eden insanımız, Allah’ın ol deyince her bir şeyin olduğunu ya bilmiyorlar yada çabuk unutuyorlar. zaten işin aslı, bilmekle sınırlı değildir. kişi bildiğine inanmıyorsa o bilgi boşadır ve gün gelir kişiye tuzak olacaktır.
O’ki kimini kısır bırakarak imtihan ediyor, kimini çok çocukla imtihan ediyor. v.s. mülk O’nun kararda O’nun olacaktır elbette, itirazı olan başka kapıyada gidebilir şayet varsa gidecek kapısı.
niyetlenilen şeyler kul için o anda gerçekleşmemesi ve hatta hic gercekleşmemesi hayırına olabilir veya niyetimizin dışında gerçekleşen olaylar kabul etmesekde ancak kulun yararınadır ve burda algılayamadığımız nice inceden sırlar gizlidir.
şayet niyet nasiple buluşmazsa kulun söyleceği bir söz varki, oda "Allah en iyisini bilir, nasip etmediyse bir bildiği vardır " deyip ona teslim olup güvenmektir.
Rabbim yaşadığım sürece beni öyle törpilediki, yaşadığım her bir zerreyi, kötü görünüp beni ağlatıp üzdüysede hayırıma yormayı öğrendim.
çünkü yaşanan nice şerli olayların ardından, her şeyin hayıra ve güzele vesile olduğunada şahit oldum.
ve...
unutmadan sunuda yazmak istiyorum; Efendimiz buyuruyorki "kişinin niyeti neyse eline gecende odur." başka bir hadisdede " ameller niyetlere göredir" deniliyor.
bu demek oluyorki, kişi niyetlendiği hayırlğı ve güzel bir işde, gercekleşmese bile amel defterine iyilik yazılıyor.
cümlemize, niyetlerin halis ve nasibin hayırlı olanını diliyorum. selam ve muhabbetle kalın.
Şahinde Hülya Kahraman / 19.5.2009