4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1419
Okunma
Ben beni nasıl özlediğimi anlatmadım sana. O günlük koşuşturmalar ve küçük kaygılar arasında uzun zamandır oturup kendimle hiç konuşamadım. Kendimle hiç baş başa kalamadım. Hem kendimi, hem de dostlarımı ihmal ettiğimin farkındayım, ama nereden başlayacağımı bilemedim. Hani uzun bir aradan sonra, eski bir sevgiliye rastlarsın da, söze nereden başlayacağını bilemezsin ya, biraz öyle.
Sabah giyinmeleri, yemeler içmeler, iş çelmeleri, çıkar çatışmaları, bebek kokuları, çocuk çığlıkları, beklentiler, beklemeler, koşuşturmalar ve bir şeye geç kalmışlıklar arasında kendimi çok ihmal ettim.
Yalancı dostluklar, riyakâr konuşmalar, para kazanmalar, kaybetmeler, aile sorunları, mesai arkadaşları, trafiğe sıkışıp kalmalar ve haberlerdeki vatan nutukları içinde kendimi ötelere koydum da çıkartamıyorum.
Ben beni nasıl özledim, anlatmak isterdim sana.
Hemen her gün, herkese bir şeyler anlattığımı, ama kendime hiçbir şey söylemediğimi fark ettim son zamanlarda. Her konuda söyleyebileceğim sözüm varken neden acaba ben benden böylesine kaçar oldum? Uzun zamandır kendimi sorgulamadığımı, dalga geçmediğimi, kendime gülmediğimi, en önemlisi de kendime dönmediğimi, yüzleşmediğimi anladım, yine de bir şey yapmadım. Hep kaçtım kendimden, senden kaçtığım gibi.
Ben bana küsmedim aslında, sana da küsmedim. Ben bana sustum, ben sana sustum. Susuşumu seyrettim yalnızca. Konuşursam, seni kırmaktan korktum, kendimi kırmaktan korktum, aslında bir dostu kaybetmekten korktum.
Gecelerin geçmesini, günün başlamasını bekledim hep. Kulağım telefonda, gözüm yollarda düşünürken yakaladım kendimi. Özlemlerim, özlediklerim oldu. En çok; beni mutlu eden, ötelere bir yere koyan yağmurun yağmasını, akşamüstü çaylarını, okul dönüşlerini, radyo piyeslerini özledim. Yollara düşmeyi, kavşaklarda kaybolmayı, küçük bir karlar kasabasında uyanmayı, mektup yazmayı hep bekledim. Aslında hem kendimi hem özlediklerimi beklettim.
Yaşamın kolayına kaçtım anlayacağın, biraz daha televizyon seyrettim, biraz daha açtım müziğin sesini, “Ay ışığı sonatını.” defalarca dinledim. Yazdım, yazdım, yazdım konuşmadım. Hep “yoğunum, çok yorgunum” dedim. Uzun zamandır içimi bu kadar yormamıştım, lime lime etmemiştim kendimi, paramparça etmemiştim, ötelerde kalma konforunu sevdim ben.
Ben beni nasıl özlediğimi hiç haykırdım mı sana?
Uzakların mesafeden ibaret olduğunu düşündüm, zamanın yaşam olduğunu zannettim. Hayata dair her şeyi bildiğimi iddia ettim. Yokluğun, anların değerini görememek olduğunu unuttum. Büyüdüm sandım, ruhumu büyütmeden.
Beni nasıl terk ettiğimi hiç anlatmadım sana?
Hülya TÜRK
08/12/2007