Kediler gözlerini kaçırır, köpekler ise insanın gözünün içine içine bakarlar.
Duman büyüdü. Bahçenin tamamı yetmedi de yakın çevreyi bile sahiplendi. Hayvanlar da kıskanç, insanlar gibi. Kıskançlık bir çeşit kendini güvenceye alma duygusu olmalı. Karabaş komşunun köpeği, çomar, nerdeyse bir insan büyüklüğünde. Aklı ve duyguları da insandan geri kalır değil. Duman ufak, daha güçsüz ama benim köpeğim. Geçinemiyorlar karabaşla. Bahçenin bu yeni sahibini bir türlü kabullenemedi komşu karabaş. Ben de tavrımı mecburen koydum. Dumanı beslerken karabaşa da göz hakkını verip uzaklaştırır oldum. Öyle ya sahibi, sorumlusu var, hem de rahatsız eder oldu artık. Pabucu dama atıldı da denebilir. Akıllı karabaş bu yeni durumu kabullenmiş olmalı. Artık arabanın peşinde bir bucuk kilometre koşmuyor. Üvey evlat gibi nazlı nazlı geliyor, kısmetine ne çıkmışsa o gün, koca dişleri arasında güzelce emniyete alıp uzaklaşıyor.
Fidanların altında bele yaslanıp nefeslenirken gözüm kulübeye ilişti. Karabaş sessiz sessiz terasta aranıyor. Aradığını buldu sonunda. Masa üstündeki poşeti kaptı, etrafına bakındı. Sıvıştı. Eskiden benle konuşurdu sanki. Bir dediğimi iki etmezdi. Seslendim, bağırdım, çağırdım, yalvardım. Nafile. Arkasına bakmadan çayırların arasından ormana dalıverdi. Azığımı araklamıştı. Neyse ki suyum vardı.
Karanlık bastı. Bir yandan açlık, bir yandan yorgunluk. Duman etrafımda kuşçu tazı gibi fır dönüyor. Elfeneriyle meşeliklerde aranıyoruz. Saman içinde iğne arıyoruz. Plastik poşet sarı mıydı, beyaz mı. Karabaşın yerinde ben olsam çaldığımı nereye saklanıp yerdim. Bir de koca portakal vardı. Umudumuz sarı portakal. Poşette delik var mıydı acaba. Ya bulamazsak kaldık dağ başında. Telefon var allahtan…
Parçalanmış poşetin yanında koca portakalı görmek ne hoş bir duygu. Ya anahtar. O da orada. Serseri karabaş ne çalılıklarda düşürüp kaybetmiş, ne de arabanın anahtarını yutmuş. Kötü şey sevgiyi esirgemek. Ne olurdu kardeşkardeş geçinseler de, bu hallere düşmeseydik. İtin teki kaybetti anahtarı, öteki buldu.
bir kedim var bir de köpeğim geçinip gidiyorlar bizi bırakıp gitme diye yalvarıyorlar
Hayat böyle işte. Duman, kedim pakizeye katlanıyor da, yiyeceğini alır korkusuyla karabaşı çekemiyor. Ego, yaşama güdüsü.
i.durmuş
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
geçen gün yaşadığım sıradan bir olayı anlatmaya çalışmıştım bu yazıda.
başakaları da bilsin/okusun diye buraya asınca içine yerleştirilmiş ve okuyana vereceği mesajlar olmalı. yoksa benim olayımdan kime ne.
söylemek istediklerim olmadan buraya neden yazı asayım ki?
sevgili Müsade bazı mesajları yakalamış belli. pek görülmeyen bir mantık, izleme ve algı gücüyle yorumlamış. ana temaya mı, yancıla mı yüklendi önemli değil.
HAYVANLAR DA KISKANÇ, İNSANLAR GİBİ. KISKANÇLIK BİR ÇEŞİT KENDİNİ GÜVENCEYE ALMA DUYGUSU OLMALI.
Evet. Kıskançlık: evrenseldir, tüm insanlarda bu duygu hakimdir, fakat aşırı (hastalık derecesinde) olanı en zararlı olanıdır
Kıskançlık canlı ( insan ve ya hayvan) hayatının her cephesinde yaşanır, karşınızdakinin benzeri ya da tıpatıp aynısı, belki daha fazlası sizde de var… yeniden doğuş gerek insan kendini yeniledikçe, düşünceler de yenileniyor, dün yaptığımız bugün bize çok anlamsız gelebiliyor mesela. Kişi içinde bulunduğu Feodal düzenin kısıntılarından kurtulup, evrensel kültürünün zenginliğine daha düşünsel nitelik kazandırarak kendini yenilemek zorundadır
‘’KÖTÜ ŞEY SEVGİYİ ESİRGEMEK. NE OLURDU KARDEŞ KARDEŞ GEÇİNSELER DE, BU HALLERE DÜŞMESEYDİK’’ demişsiniz
Bu konuda sizinle hemfikir değilim, çünkü kıskançlık, sevgisizlikten veya sevgiyi esirgemekten kaynaklanmıyor, diye düşünüyorum. Aşırısını istemekten kaynaklanıyor, çok seven eşler ve ya kardeşler ve ya komşular, hatta arkadaşlar, birbirini neden kıskanır, çünkü elde etme arzusu, hükmetmek, büyümek, yücelmek için, altetmek için, ‘’benim işte benim, ben her yerin sahibiyim, herkesten üstünüm, kadın gibi kadınım ve ya erkek gibi erkeğim, elde edeceğim ve ya ettim, işte’’ düşüncesi Çünkü sevgiyi çürüten EGO DEVREDE Her zaman egonun baskın çıktığı yerde kıskançlık devreye girer
Kıskançlığın zarar verici olanın adı hastalıktır dedim, çünkü, sahip olduğunu değil, sahip olamadığını elde etmeye çalışmaktır, tam anlamda sahiplenmek ve ezmektir, bir tür bencilliktir, yani sizin de dediğiniz gibi, EGO MESELESİ…
HAYAT BÖYLE İŞTE. DUMAN, KEDİM PAKİZEYE KATLANIYOR DA, YİYECEĞİNİ ALIR KORKUSUYLA KARABAŞI ÇEKEMİYOR. EGO, YAŞAMA GÜDÜSÜ.
Evet. Canlı elde etme duygusuyla yanıyor, kıskançlık atağa geçmiş, dolayısıyla da saldırı başlar Canlı tehlike arzeden potansiyele sahip olduğunu biliyor ya da bilmiyor, tehlike arz ediyor, ego devreye giriyor, bilinci kendi bencilliğine kullanıyor.
Kıskanç canlı (insan ve ya hayvan) devamlı tehlike arzeder
Kıskanç canlı doyumsuz canlıdır, doyumsuz canlı da tehlikelidir, tehlike kimdedir, nerededir, ne zaman atağa geçer Örneğin: Aç insan vardır (sevmeye-sevilmeye, maddiyata-maneviyata, ölmeye-öldürmeye, insana-insanlığa, savaşa-barışa, durgunluğa-yarışa, gurura- şerefe, merde-namerde, sevince- kedere) aç insan var o zaman ‘’aç insan’’ tehlikeli insandır diyebilir miyiz
Kimlik ve kişilik -iyilik ve doğruluk- sevgi ve nefret- arzu ve şehvet, kıyaslandığında, ruhun ve bedenin sınırı yoktur, ya da ruhun ve bedenin sınırla alakası yoktur, diyenimizin yanı sıra, demeyenimiz de çoktur
Ego baskın çıkmadığı sürece insan bilinci, sınır taşlarını kendi isteğine göre yerleştirme kabiliyetine sahiptir, ama ego baskın çıkmadığı sürece
Ego: İd ego-süper ego diye iki temel boyutu vardır İD EGO------------ insanın bencil ve zevke dönük yanıdır SÜPER EGO----- mantığı devreye sokarak zevk sürecini durdurur EGO-----------------id ego ile süper ego arasındaki durumu dengeler
‘’BAHÇENİN BU YENİ SAHİBİNİ BİR TÜRLÜ KABULLENEMEDİ KOMŞU KARABAŞ’’ Dizesi hayatın tam ortasından bir söz
Bilincin hem bireysel, hem de toplumsal olarak iki temel boyutu vardır, yeterli olup olmaması meseledir. Toplumun bilinci bireyin,, bireyin bilinci de toplumun bilinci olmalıdır analiz etmeye yeterli mi? biz kimiz ne kadar iyi, ne kadar kötü niyetliyiz birey dediğimizin, neyi paylaşıp, neyi paylaş-a-mayacağını nerden bilebiliriz Hayvanlar nasıl bilsin ki…
Toplumda (insan ve ya hayvan) hareketleriyle kendini belli eder, daha doğrusu canlının hakkettiği konum, canlının davranışlarıyla belirlenir Bu da bir gerçek, kötü konumdakiler, iyi konumda olanları hep kıskanırlar.
Hayvanları bilemeyeceğim, ama insanların zaman ilerledikçe bilgiye ulaşma biçimleri de değişiyor Yine de insan gibi yaşamak için ORTAK GÖRÜŞ olmalı İnsanlaşmanın önündeki engelleri yıkalım, bireyselleşmeyi alt tedip, toplumsallaşmayı sağlayalım. İyi de, herkes kendi düşüncesini dokunulmaz kılıyor, o zaman da, farklı savlarla, farklı bakış-açıları doğuyor nasıl uyuşacağız nasıl seveceğiz karşımızdakini, nasıl güvenip kardeş kardeş geçineceğiz, ezmeden, yok etmeden, çalmadan, koparmadan, zarar vermeden insan gibi nasıl yaşayacağız.
Kime dinlesen dürüst olduğunu söyler, uysallıktan bahseder, uyumdan, paylaşımdan, insan gibi insan olmaktan, kim der ki… AYRANIM EKŞİ diye
‘’Özgücüme güveniyorum, beni benden daha iyi bilen var mı, benim gerçeklerim, benim doğurlarım, benim asil yanlarım var, beni benden daha iyi bilen var mı’’ diyor Dikkat: bireyde biz merkezi çökertilmiş Bu durumda kim iddia edebilir, bireyin ‘’ben merkezli’’ olmadığını. kim iddia edebilir kişinin kıskanç, bencil, yalancı, sahtekar ve bir o kadar da tehlikeli olmadığını… Çünkü, en hayvani duygularla kıskançlığın yaptırmayacağı hata yoktur. Aşırı kıskançlık, insanı insanlıktan çıkartıp hayvanlaşmaya yönlendirir
Görüneni değil de, gerçekte var olanı, tüm bilinç kipleri ile kavrayabilen insan, durması gerektiği noktada durabilen insandır, bunu da başarabilmesi için bencilliğini yenmesi gerekiyor, hadi hayvan neyse de… ya insana ne demeli, insan ‘’DÜŞÜNEN BİR HAYVANDIR’’ sanırım düşündüğü için tehlikelidir, o halde insanlar hayvanlardan daha tehlikelidir diyesim geliyor…
Sevgi her şeyi çözemiyor, sevgi yeterli değildir hastalık derecesindeki kıskançlıklara, bunu demeye çalıştım aslında… Çünkü sevgiyi çürütüp öldüren, EGO var
Kıskançlık bencilliktir , bu yüzden SEVGİNİN DEĞERİ YOKTUR BENCİLLİĞİN YANINDA…
saygılarımla müsade
Müsadenizle tarafından 4/14/2009 8:08:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.