7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1499
Okunma

"Şeytanla oturanın kaşığı uzun olmalı"
Alman atasözü
O zaman lise ikideydik. Yeni sınıflara dağılmıştık, hani alan seçme olayı oluyor ya? O mesele işte.. Lisede iki tane sayısal sınıf,bir tane eşit ağırlık bir de dil sınıfı açılmıştı. Ben ve üç tane sınıf arkadaşımla aynı sayısal sınıfa düşmüştük. Ne de olsa sayısalcı olmanın karizması vardı. Dile yatkın olduğum halde, babamın uyarısına rağmen sayısalcı olmuştum. Sayısal dersleri bilmediğimden değil, babam dil öğrenip kendi işimi kurmamı istiyordu. Kimbilir belki babam edebi yeteneğimin farkındaydı, bu da olabilir.
Sınıfıma gelen arkadaşların bir kısmını zaten önceden tanıyordum. Ama her ayrılık sonuçta hüzün doğurur,iki senedir beraber olduğum arkadaşlarımı bırakmak da hiç hoşuma gitmemişti. Neyseki iki senedir aynı sırayı paylaştığım arkadaşımla şans eseri aynı sınıftaydık, aynı sıradaydık tekrardan Volkan’la.
Yeni yeni ilk yazılılar başlıyordu. Öğle arasıydı ve benle Volkan dışarda geziyorduk. Eski sınıftan dört tane arkadaşla karşılaştık. Bu dört arkadaş bizle aynı sınıfta olduklarında ikisi bizim önümüzde ikisi de arkamızda oturuyorlardı ve sırtımızdan geçiniyorlardı. Bunlara kopya veriyorduk, zaten o kadar da yüksek not da istemiyorlardı, yetecek kadar not lazımdı. Ondan yetecek kadar kopya alıyorlardı, yani geçmeleri gereken kadar not. Biz de rahatsız değildik. Zaten üniversite sınavlarına girmeyeceklerdi sadece lise diploması lazımdı bu ekibe. Bu yüzden de eşit ağırlık tercih etmişlerdi,kolaydır diye.
Hoş beşten sonra içlerinden biri:"Oğlum, sizden koptuk ya,diğer sınıflardan gelen elemanlar hiç bizi takmıyorlar. Sanırım bu sene kaldık biz."
Volkan:"Eee kıymetimizi bilemediniz. Hem o sınıfta Şahin var,ondan yardım isteyin."
Başka biri lafa girdi:"Şerefsiz hayatında hiç kopya çekmediğini söylüyor, ve kopya falan da vermeyecek."
Ben:"Kopya çekmemiş, yalan söylüyor, kopya çekmedim diyen adama inanmam ben. Ben derslerimde çok başarılı olduğum halde hem kopya çektim hem de çektirdim. Gün geldi sınıfın hepsine de dağıttım. Eğer sistem bozuksa o sistemin içinde ne kadar bozuk şey yaparsan yap mübahtır."
İçlerinden biri kalkıp beni öptü:"Hay ağzına sağlık, herkes senin gibi değil ki abicim. Serkan vardı o da mırın kırın ediyor."
Hiç konuşmayan Sinsi Nezir lakabını taktığımız arkadaş lafa girdi:"Aslında aklımızda bir şeyler var da ama ne kadar başarılı oluruz onu bilemem işte."
Nezir bunu der demez diğer üçü güldüler. Benle Volkan birbirimize baktık,biz de güldük ortada hiçbir sebep yokken.
Nezir:"Fikrimiz şu,sizin de fikrinizi alalım, siz ne düşünüyorsunuz."
Volkan:"Ne yapmayı düşünüyorsunuz?"
Nezir bize döndü:"Biz sınıfın en arka sıralarında oturuyoruz, kopyalarımız hazırlayacağız ve hocanın bizim tarafa gelmesini engelleyeceğiz.."
Ben:"Hadi ya,duvar mı öreceksiniz sınıfın ortasında?"
Nezir:"Aynen öyle,duvar öreceğiz hem de kokudan bir duvar. Koku çıkartacağız.Hoca kokudan rahatsız olacak bizim tarafa gelmeycek ve biz de kopya çekeceğiz. Ha diğer arkadaşlar rahatsız olurlar mı olmazlar mı, umrumda değil."
Benle Volkan birbirmize baktık. Ve gülmeye başladık, onlarda bize katıldı. Deliler gibi gülüyorduk. Volkan:"Harikasınız çocuklar,şeytanın aklına bile gelmez bu."
Ayrıldık o gün, bir hafta sonra yazılılar başladı, ilk yazılılardan sonra muhteşem dörtlüyü gördük. Taktik nasıl gittiğini sorduk. Evet karşımızda duran dörtlü sınıfın en iyi notlarına sahipti.. O taktiği o kadar ustaca kullandılar ki, ne çok bencilce davrandılar ne de ihmal ettiler. Hiç bütünlemelere bile kalmadan mezun oldular liseden..