14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2329
Okunma

"Söyledim ve ruhumu kurtardım"
Beni de alın polis abiler, polis ablalar. Ne olursunuz beni de alın. Bakmayın kimliğimde yirmi iki yaşımda olduğu yazıldığına. Benim avuçlarımda da taş izi var. Belki size taş attığımdan değil, ama yine olsun ne de olsa taş izi var. Sizin için önemli olan taş izi değil mi zaten.. Hem benim avucumdaki taş izi küçükken annemi kızdırdığımdandır. Annemi kızdırdım, beni kovalayınca da annem, yere düştüm. Taş battı avucuma, o gün bugündür taş izi çıkmadı avucumdan. Kimbilir belki annemi üzdüğümden dolayıdır. Yoksa sadece avuçlardaki taş izi şartını sadece size taş atanlarda mı arıyorsunuz?
Hem avuçlarımda kader çizgilerim var, onlar da iz değil mi polis ablalar, polis abiler. Zaten en çok avucumdaki o kader çizgilerim için beni almanız gerekir, çünkü o kader çizgilerinde yazılı benim size taş atacağım.
Benim avucumda taş izi var, polis abiler, polis ablalar. Beni alıp karakola götüreceksiniz, ya sonrası? İçkence yapacaksınız değil mi. Kolumu bükmeyin tamam mı. Hani geçen newrozda Hakkarili bir yaşıtımın kolunu büktünüz ya, televizyonda izledim. Çok acı çekiyordu. Kolumu bükmeyin, ne yaparsanız yapın, ne de olsa acı çekmeye, çektirilmeye yatkınız biz.
Avucumda taş izi ararken Franco dönemi İspanya aklıma geldi. O zaman da Franco’nun askerleri tutuklananların sağ omzuna bakarlarmış. Eğer ceketin sağ omzunda bir parlaklık oluşmuş ise kurşuna dizilirlermiş. Çünkü tüfek dipçikleri sağ omuzda öyle bir iz bırakırmış.
Ben şanslıyım değil mi polis abiler, polis ablalar. Ya Yahya Menekşe gibi panzerin altında ezilip can verseydim. O da var değil mi? Ya Uğur Kaymaz gibi öldürülseydim. Ki Uğur taş da atmadı kimseye. Avuçlarında taş izi de yoktu. Sadece babasına yardım ediyordu, kamyonetin üzerine ve on beş yaşındaki vucudünda on üç tane kurşun sayıldı. Sizin için önemli olan size taş atmamız mı yoksa sadece çocuk olmamız mı polis abiler, polis ablalar?
Oysa ben bu avuçlarla size çiçekler vermeyi ne kadar çok isterdim, ya da bu avuçlarla kızların saçını diri göğüslerini okşamayı. İnanın ki size taş atan bu avuçlar söz konusu bir genç kızın saçını okşamak olunca o kadar beceriksizleşiyorlar ki.. Şimdi soruyorum size polis ablalar, polis abileri, bu beceriksizliğin sorumlusu ben miyim?
Beni alıp götüreceksiniz şimdi.. Yasaya göre yirmi üç yıldan başlayacağım yargılanmaya. Yirmi üç yıldan ta kırk yıla kadar. Sizin hiç çocuğunuz yok mu? Ya da çocuklarınızı boş verelim, sizin hiç vicdanınız yok mu?
Dreyfus davasına ne kadar da çok benziyor bizim davalarımız. Hani Dreyfus sırf Yahudi olduğu için Fransa’da rütbesi elinden alındı, yargılandı ya hainlikten. Ama onu ölümüne savunan Emile Zola vardı. Bu ülkede Emile Zola’lar yok ki.. Hem olsa kaç para eder.. İsterse beni bin tane Emile Zola, bin tane avukat savunsun, hiç bir önemi yok. Çünkü Yargıtay’ın kararı kesin:" Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenler örgüt üyesi gibi cezalandırılır" Bilir misiniz zafer işareti yapmak bile suç.. Bu gibi suçlar yüzünden 737 çocuk yargılandı geçen sene..
Hem siz neden hakikati benim avuçlarımda arıyorsunuz ki. Hani bir ara da hakikat sünnetsiz örgüt üyelerinin belden aşağısında aranıyordu. İnanın ki polis ablalar, polis abiler hakikat ne benim avucumda ne de örgüt üyelerinin belden aşağısında. Hakikat, bizim ikinci sınıf olmamızda, Dersim’de, kan akan Zilan’da, Ağrı Dağı’nda, yasaklanan anadilimizde, ve en önemlisi Diyarbakır cezaevinde jop sokulan makatlarda. Hakikati benim avuçlarımda değil, oralarda arayın..
Acaba başbakan Gazzeli çocukları savunduğu gibi beni de savunur mu? Sanmam, beyhude bir umut. Ben ona oy kazandırmam ki. Beni savunsa Batı’daki oylarını kaybeder. Olsun, bizim doğmamız zaten başlı başına bir hata ne de olsa. Hem aile planlanmasına uyulmadığı için doğmuşuz ya, fazlalıkız zaten. Hem devlet hem de örgüt bize ceset deposu olarak bakıyor ne de olsa..
Ne olursunuz beni almayın polis abiler, polis ablalar... Bak annem çok ağlar. Ne olursunuz almayın beni. Bu defa affedin . Avucumda taş izi olsa bile...
*Diyarbakırdaki polis avucunda taş izi olanları göz altına alıyor. Normalde bugün Aykırı Hikayelerimin üçüncüsünü yazacaktım. Bu haberi görünce bu yazı yazma gereksinimi duydum.
Karl Marx