14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
980
Okunma

/kalin ]
HAYDİ, GÖREV BAŞINA…
Hepimiz artık apaçık görüyor, hissediyor, duyuyor ve TV, Gazete ve de diğer yayınlardan okuyup, izliyoruz ki; gerçekten artık ülkemiz için zor, düşünülecek, ne olabilir diye kaygılanacak günleri yaşıyoruz. Yaşar olduk… Bu durumu daha yakından duyup, hissedip yüreğinden yanan duygusal yazarlarımızın feryat eden, uyaran, tehlikeleri haber veren hassas yazıları da her geçen gün artıyor. Bize, ulusumuza, ülkemize, yöneticilerimize, bilim adamlarımıza, vatansever insanlarımıza neler oluyor diye telaş edip, üzülecek, kaygıyla düşünecek hallere geldik. Sanki çok yakında İkinci bir Kurtuluş Savaşı yaşayacakmış gibi bir telaş, Türk insanımızda yaşanır, gözle görülür hale geldi… Birçok yayın organlarında yayınlanan yazılar, umutsuzluk içinde, korku saçan ifadelerle uyarılarla yüklenmiş… Oysa böyle bir tehlike var mıdır, yok mudur, telaş etmekte bir doğruluk endişesi var mıdır? Gerçekten Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki gibi ulusumuzun kaderiyle oynayan; “DÂHİLİ VE HARİCİ BEDHAHLAR …” içimizde var mıdır? Orada sözü edilen tehlike ulusumuzda mevcut mudur? Bunun tahlil ve yorumunu ulusumuzun halkına ve Atatürk’ün güvenerek emanet ettiği TÜRK GENÇLİĞİMİZİN değerlendirmesine bırakıyorum. Ama her türlü olasılıklara karşıda uyanık olup, birlik ve beraberlik halinde olayları kontrol ve gözetim altında tutmalarında yarar var diyorum. Sevgili gençler, eğer gelecek sizinse ve o gelecek sizseniz, iyi ve kötü oluşacak yaşam da size ait olacaktır. Öyle ise o yaşamı yaşanabilir yapmak, ya da yaşanabilir olmasını sağlamak, kontrol etmek de sizin görevinizdir. İyi bilmelisiniz ki; ( ki ben, buna inanıyorum. Çok iyi biliyorsunuz…) Ata-türk Cumhuriyet’i sizlere emanet ederek, hitabesinin sonunda da, onu korumanız gerekirse gücünüzü nereden alacağınızı da çok isabetli bir şekilde belirtmiştir. Ne demiştir Atatürk; o güç topta, tüfekte, silah ve kavgada dememiştir. Ya ne demiştir; “ MUHTAÇ OLDUĞUNUZ KUDRET DAMARINIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.) Öyle ise; Türk olma, Türk doğma ayrıcalığınızı bilip, o kanın gücüne sahip çıkmalısınız. Bu sözleri neden yazma gereği duydum? Internet sitelerinden Facebook com’da tanıdığım sayın Ebru Gürsoy’un bir yazısı ve çağrısı üzerine gerek duydum. Düşüncelerimi yazarak, sizlerle paylaşmak istedim. Bu yazımı tüm sitelerde yayınlayacağım. Daha geniş kitlelere ulaşmamız gerek. Siz de arkadaşlarınıza gönderebilirsiniz. Birlikten kuvvet doğdu-ğunu unutmayın arkadaşlar.
Ebru Gürsoy arkadaşıma katılıyor, bütün kalbimle destekliyor, kutluyor ve alkışlıyorum. Elbette bir dönemin nabzını tutan, kültürü ile buram buram Türk kokan bu klasikleşmiş romanlarımız son noktasına kadar değerlendirilmeli, hatta İlköğretimden, Üniversitelerimizin tüm bölümlerine zorunlu ders olarak konulmalıdır. Biz o kitapları okuyarak, o tadı alarak gençlik çağımızı yaşadık. Bugün Kemalettin TUĞCU’nun Hikâyelerinin yerini alacak öyküler arıyoruz. Amma maalesef bulamıyoruz. Dilimiz bile günden güne yozlaşıp heba olup gidiyor. Kimsenin taktığı, düşündüğü, üzüldüğü yok. Çok acı...Bazen Cadde ve sokaklarda gelip geçerken başımı kaldırıp işyeri levhalarına bakıyorum.Hepsi yabancı olmuş.Aralarında tek tük kıvranıp, can çekişen, varlık göstermeye çalışan Türkçe levhalar görüyorum.Acıma biraz su serpilir gibi oluyor.Yarın gelecek yeni nesil bunları bile görme şansında değil.Türkçemiz heba olmuş, her gün yozlaşıp erozyona, asimile ediliyor.Bizler yalnızca seyrediyoruz.Ne yazık.Yorum sizin... Ben Türklüğümden utanır oldum. Ebru Gürsoy gibi düşünüyorum. Bizim gibi düşünen Türk kanı taşıyan kişileri bu konuda göreve davet ediyorum. Selamlar.
Suat TUTAK
24. 10. 2008[