1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2245
Okunma

Bir cuma namazından çıkıp eve gelmiş, acele bir şekilde kitaplarımı toplamış ve bana lazım olanlarını da çantama atmıştım. Annemin ısrarlarına rağmen yemek yememiş, dershanede bişeyler atıştırırım demiştim. Birbirini takip eden hızlı adımlarla dershaneye varmak için sabırsızlanıyordum. Sonunda bu ısrarlı koşuşturma bitti ve dershane merdivenlerine tırmanmaya başladım. O hafta sınıfımız dershanenin en üst katına taşınmıştı. Doğrusu sınıfa varana kadar kanter içinde kaldım.Üzerimde ki montu çıkarıp dershanenin balkonuna çıktım. Serin rüzgâr ilk adımımda kendini hissettirdi. Hemen bir köşeye çekilip aşağıya, maraş caddesinden geçen otomobillere bakmaya başladım. İnsanların oradan oraya koşuşturmaları görsel bir ahenk oluşturuyor, onları izlemek bana bir zevk veriyordu. Tamda dalmışken bu koşuşturmalara; Ziraat Bankası’nın önündeki bir çocuğa takıldı gözlerim. Bana serin ve ferahlatıcı gelen bu soğuk havada o üzerindeki kazakla soğuk merdivenlere oturmuş, hemen önünede baskülünü koymuştu... Gelip geçenler onun farkında bile değildi. Kimisi baskülün üzerinden atlıyor, kimi merdivenlere biraz daha tırmanıp çocuğun arkasından geçiyordu. Çocuk ise sağa sola bakınıyor, müşteri toplamaya çalışıyordu. Ama insanlar sağırmışçasına duymamazlıktan geliyor, yüzlerini başka bir yana çeviriyor, onunla muhattap olmaktan belkide tiksiniyor, bunu utanç sayıyorlardı.
Bu manzarayı izlerken çevremdeki herşey donmuştu, insanlar susmuştu. Yalnız orayı izliyordum. Ve merak ettim acaba çocuk kimilerinin değer vermediği o bozuk paralarla cebini doldurabilecek miydi? O bozuk paralarla hayaller kurabilecek miydi. Hayır dedim içimden. Çalışmak ayıp değil, ama kalemlerle oynaması gereken bir çocuğun para kazanmaya çalışması bence hepimizin ayıbıdır. Şimdi ne dersek diyelim o çocuk yine orda. Ve yine aynı umutlarla, bakın hepimize sesleniyor. Duyuyor musunuz: "Abi tartalım!"
Fatih Aydın
Yavuz HAKKANİ